Türk bilim adamları karaciğer hücresi geliştirdi

Türk bilim adamları, bir tür üre döngüsü hastalığı olan “sitrüllinemi”yi tedavi etmek için başlattıkları çalışmada, kök hücreyi laboratuvar ortamında karaciğer hücresine dönüştürmeyi başardı. Tedavinin uygulanmasının 10-15 yıllık bir zaman dilimini alabileceği belirtildi.

İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (iBG-İzmir) ve Koç Üniversitesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı’nda görev yapan bilim adamları, karaciğer nakli dışında tedavisi bulunmayan üre döngüsü hastalığının kök hücre yöntemiyle tedavisinin yolunu açmak için TÜBİTAK desteğiyle proje yürütüyor.

Çalışma kapsamında kök hücrede hastalığa yol açan genin bozukluğunun düzeltilmesi, üre döngüsü hastası çocuklara yeniden kendi hücresinin verilmesi amaçlanıyor.

Araştırmanın en kritik aşamalarından cilt dokularının laboratuvar ortamında karaciğer hücresine çevrilmesi konusunda da olumlu sonuç alındı.

Araştırmayla ilgili AA muhabirine açıklama yapan İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Nur Arslan, sitrüllineminin bir metabolik hastalık olduğunu, dünyada da hastalığın kesin tedavisinin bulunmadığını ancak bazı diyet programlarıyla vücutta “amonyak birikiminin” engellenmeye çalışıldığını söyledi.

Metabolik hastalıklara rastlanma sıklığının dünyada ortalama 10-20 binde 1 olduğunu aktaran Arslan, akraba evliliğinin yaygın olduğu ülkelerde bu hastalıkların daha sık görüldüğünü ifade etti.

Arslan, ağır sitrüllinemi hastalarının henüz tanı almadan doğar doğmaz yaşamını kaybettiğini, bazı hasta çocuklarının amonyak birikimi nedeniyle girdikleri koma sonucu fiziksel ve zihinsel engelli olarak hayata devam edebildiğini belirtti. Arslan, daha hafif vakalarda ise “kök hücre”, “kemik iliği” ya da “karaciğer” naklinin gerekli olduğunu anlattı.

Karaciğer naklinin alıcı ve verici için ölüm riski taşıdığına dikkati çeken Nur Arslan, “Karaciğer nakli çok fazla riskleri olabilen bir işlemdir. Hasta hayatı boyunca bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullanıyor. Bu nedenle kişinin kendisinden alınan kök hücreyi kullanmayı amaçlıyoruz” dedi.

Cilt biyopsisiden karaciğer hücresine

Dünyada hastalığa ilişkin kök hücre araştırmalarının yapıldığını anlatan Arslan, Türk bilim insanlarının yaptığı çalışmanın özelliğini şöyle anlattı:

“Biz hastadan cilt biyopsisi alıyoruz. Onu başa, yani kök hücreye döndürüyoruz. Genetik bozukluğu düzeltip kendi karaciğer hücresine dönüştürüyoruz. Sonra da bunu hasta çocuğa vermeyi amaçlıyoruz. Bu yöntemle hastanın bağışıklık baskılayıcı ilaç da kullanması gerekmeyecek.”

Bilimsel çalışmayı bir yıldır sürdürdüklerini aktaran Arslan, sağlıklı kişilerden, gönüllülerden cilt biyopsisi aldıklarını ve kök hücreye dönüştürdüklerini bildirdi.

Kök hücreyi de laboratuvar ortamında karaciğer hücresine dönüştürmeyi başardıklarını, araştırmanın hayvanlar üzerinde devam edeceğini belirten Arslan, “Çalışmanın olumlu etkilerinin sürmesi halinde insanlar üzerinde faz çalışmalarına başlanacak ancak tedavinin uygulanması 10-15 yılı bulabilir” diye konuştu.

Karaciğer hücresini “bağırsaktan alınan kanı karaciğere götüren damara kateter takılması” yöntemiyle insana vermeyi amaçladıklarını söyleyen Arslan, bu tedavi yönteminin diğer karaciğer hastalıkları için de “umut verici” olduğunu sözlerine ekledi.

Üre döngüsü hastalığı

Vücutta doğal olarak üretilen amonyak, üre döngüsü hastalarında üreye dönüştürülemiyor. Nadir rastlanan hastalığın şu anda tedavisi bulunmuyor.

AA

Diğer haberler Türk bilim adamları karaciğer hücresi geliştirdi

Kulak Zarı Delinmesi Belirtileri ve Tedavisi

Kulak zarı, kulağınıza gelen ses dalgaları ile titreyerek sesleri beyninizin algılayabileceği forma dönüştürür. Bazı durumlarda bu zar delinebilir veya yırtılabilir. Kulak zarı delinmesi, nadiren işitme kaybına yol açabilir.

Kulak Zarı Delinmesi Belirtileri

En temel belirti ağrıdır. Şiddeti kişiden kişiye değişebilir, gün içerisinde artıp azalabilir.
Ağrı kaybolmaya yüz tutunca kulaktan su, iltihap ve kan ile karışmış sıvı gelebilir.
Tamamen veya kısmi işitme kaybı yaşanabilir. Çınlama veya uğultu duyulabilir.
Ciddi delinmelerde baş dönmesi ve yüzün diğer kısımlarında hissizlik oluşabilir.

Kulak Zarı Delinmesinin Nedenleri

Enfeksiyon
Kulak enfeksiyonlarının kulak zarını delme olasılığı yüksektir, özellikle çocuklarda. Kulak enfeksiyon kaptığı zaman içeride iltihap ve benzeri sıvılar birikerek kulak zarına basınç yapar. Bu basınç miktarı artarsa kulak zarını delebilir.

Basınç Değişiklikleri
Kulak zarının arka tarafındaki vücut basıncı ile ön tarafındaki hava basıncı (su altında iseniz su basıncı) birbirine eşit olmalıdır. Bu eşitliğin ani değişimi kulak zarı delinmesi ile sonuçlanabilir. Uçak yolculukları, su dalışı sporları ve kara yolculuklarında ani rakım değişiklikleri bu durumu tetikleyebilir.

Yaralanma ve Darbeler
Kulağınıza gelen herhangi bir aşırı fiziksel etki kulak zarınızı delebilir:

Çarpma veya darbeler
Kulak çöpünün dikkatsiz kullanımı
Temizlerken çok sert hareket etmek
Çok gürültülü ortamlar

Kulak Zarı Delinmesi Nasıl Tedavi Edilir?

Tedaviler temel olarak ağrıyı azaltmaya ve iltihap kapma riskini ortadan kaldırmaya odaklanır. Ağrıyı evde ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanarak azaltabilirsiniz. Ayrıca sıcak ve kuru bir bezi günde birkaç defa kulağınıza uygulamak da iyi gelecektir.

Çoğu kulak zarı delinmesi vakası kendi kendine iyileşir. İyileşmeyen durumlarda aşağıdaki yöntemler uygulanır. Her durumda tedavi sürecinde burnunuzu sümkürmemeli ve havuza girmemelisiniz. Bu sayede hem basınç farkından kaynaklanabilecek sorunlar hem de iltihap kapma riski azalacaktır.

Antibiyotikler
Bu ilaçlar hem kulak zarının delinmesine yol açan kulak içi enfeksiyonları iyileştirir hem de kulak zarının delinmesi sonucu yaralanma ile birlikte gelme riski bulunan enfeksiyonları önler.

Kulak Zarının Dikilmesi
Kulak zarınız kendi kendine iyileşmezse doktorunuz kulak zarınızı dikmeye karar verebilir. Bu işlemde doktor sıhhi özel bir kâğıdı kulak zarınıza yamar. Bu kâğıt kulak zarının iyileşmesi sürecini hızlandırır.

Cerrahi Müdahale
Nadir vakalarda doktorunuz vücudunuzun başka bir bölümünden uygun bir doku parçası alarak kulak zarınızı bu parça ile yamar.

Bu tedavilerden sonra kulak zarının iyileşmesi sekiz haftadan az sürecektir.

Diğer haberler Kulak Zarı Delinmesi Belirtileri ve Tedavisi

Bebeklerde Hırıltı Nedenleri ve Tedavisi

Özellikle yeni doğmuş bebeklerde ve birkaç aylık bebeklerde hırıltı sık görülmektedir. Bunun sebebi, bebeklerde bulunan kıkırdaklardan oluşan nefes yollarının yumuşak dokuya sahip olması, boyutlarının normal insanlara göre çok küçük olmasıdır. Bebek nefes aldığında nefes yolunda oluşan alerjiler, enfeksiyonlar veya sıvı mukoza sıvı birikmesi nedeniyle çap iyice daralacak ve hırıltıyı meydana getirecektir.

Ayrıca bronşların çok küçük olması nedeni ile bronşlarda biriken balgam vb. sıvılar bebeğin zorlanarak nefes almasından dolayı daha hızlı nefes alıp vermeye başlamasına sebep olacaktır. Daha hızlı nefes alıp veren bebek burun içindeki nefes yollarının dar olmasından ve çok hızlı genişleyip daralmamasından dolayı hırıltı ve ıslık karışımı bir sese neden olacaktır.

Bebeklerde Hırıltı Belirtileri

Annelerin çok sık şikayet ettiği hızlı nefes alıp vermeleri hırıltı belirtisidir.
Nefes yolları daralmış olan bebek daha fazla nefes almak isteyecek ve burun kanatlarını açıp kapatacaktır. Burun kanatlarında meydana gelen hareketler hırıltıya sebep olacaktır.
Hızlı nefes alıp verme ihtiyacından dolayı göğüs kafesinin çok fazla hareket etmesi hırıltı belirtisidir.
Nefes alıp vermeye bağlı olarak boyun kasları ile kaburga kasları arasında göğüs içine doğru bir çukur oluşur.
Burun mukoza sıvısının burunda baloncuk oluşturması. Bu durumda burun deliklerinden biri tıkalı olduğu için hırıltı oluşacaktır.

Bebeklerde Hırıltı Türleri ve Nedenleri

Islık sesine benzer hırıltı
Burun içinde bulunan küçük bir engelin nefes alış veriş sırasında oluşturduğu hırıltı türüdür. Genellikle burun içinde biriken sümükten kaynaklı olduğundan korkulacak bir durum değildir.

Derinden gelen hırıltılı ses
Boğazda bulunan trake borusunda nefes alış veriş sırasında meydana gelen hışırtıların buruna gelene kadar hırıltıya dönüşmesi sonucu oluşur. Bu durum Trakemalazi adı verilen geçici bir solunum yolu hastalığına sebep olur. Hastalık boyunca bebeğiniz hırıltılı nefes alıp verir.

Çatlak sesli hırıltı
Bebeğin gırtlağında birikmiş olan balgam nedeniyle sesinin ve oluşan hırıltının çatlak bir sese dönüşmesidir. Bu durumda bebeğinizin balgam sökmesi için doğal yollara başvurmalısınız.

Islık sesi ile karışık oluşan hırıltı
Hem bronşların ve nefes yolunun hem de nefes yolunda virüs, enfeksiyon, alerji veya sıvı birikmesi ile oluşan hırıltı türüdür. Bu durumda doktora başvurmakta fayda vardır.

Kesik kesik hırıltı
Bebek nefes alış verişinde zorlandığı için hızlı hızlı ve kesik kesik nefes alış verişi yapar. Bu nefes alış veriri sırasında burunda karşılaşılan engel nedeniyle oluşan hırıltı türüdür.

Bebeklerde Hırıltı Tedavisi

Tuzlu Su (Saline)
Bebeklerin burun yapıları gelişmemiş olduğu için burun içinde yeterli mukoza sıvısı salgılanmaz ve çok sık aralıklar ile kurur. Kurumaya bağlı bebeklerde burun tıkanıklığı meydana gelir. Bebekler burun içine basınç oluşturamayacağından tıkalı burun açılmaz. Bu duruma çözüm olarak tuzlu su olarak eczanelerde satılan tüplerden alarak burun içine damlatılarak burun tıkanıklığı giderilebilir.

Burun Aspiratörü
Burun tıkanıklarını gidermek için burun aspiratörü denilen burun içinde negatif basınç oluşturarak (şırınga ile sıvı çekmek gibi) burunda birikmiş olan sümük sıvısını çekmektir.

Limonlu Su
Genizde ve solunum yolunda oluşan balgamı sökebilmesi için limonlu su veya limon suyunu bebeğinize birkaç damla vermelisiniz. Bu sayede balgamın yol açacağı hırıltıyı önlemiş olursunuz.

Balgam Söktürücü İlaçlar
Eğer hırıltı aşırı derece ilerlemiş ise mutlaka doktora giderek sebebini öğrenmeli ve balgam sökücü ilaçlar kullanılmalıdır.

Odanın Nemli Tutulması
Odanın içi nemli tutulmalıdır. Nem oranı yaşamsal konfor aralığı olan %45 – 55 aralığında tutularak odanın kuruması engellenip solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma olasılığı azaltılmış olur.

Masaj Yapmak
Bebeğinizin göğsüne ve sırtına çörek otu yağı veya acı kavun yağı ile masaj yapmalısınız. Bu masajlar ile bebeğin göğüs kafesi kasları rahatlayacak ve balgamı da atmasını kolaylaştıracaktır.

Kupa Çekme
Bebeklerin hırıltı sorunu için uygulanan ancak 1 yaşının altındaki bebeklere kesinlikle önerilmeyen kupa çekme yöntemi uygulanabilir. Bu yöntemde küçük bardakların içi ısıtılarak kulunç aralarına bastırılır ve buradaki kasların yumuşaması sağlanır. Bu işlem bu konuda tecrübeli biri tarafından yapılmalıdır. Not: Doktor tavsiyesi değildir, bu konuda doktorunuzdan bilgi alınız.

Diğer haberler Bebeklerde Hırıltı Nedenleri ve Tedavisi

Emzirmenin anneye sağladığı 6 yarar

Bebeğin zihinsel, ruhsal ve fiziksel gelişimi için en uygun, en doğal ve en taze besin olmakla beraber, hazırlama, ısıtma ve korunma sorunu da olmuyor. Ayrıca bebeğin ihtiyaç duyduğu tüm maddeler anne sütünde yer alıyor. Emzirme anne ile bebeğin bağını güçlendirmek gibi son derece önemli bir rol de üstleniyor. Üstelik anne sütü sadece bebek için değil, aynı zamanda anneler için de çok önemli. Çünkü emzirmek anneyi kanserden demir eksikliği anemisine, osteoporozdan depresyona kadar birçok hastalıktan koruyabiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Selin Özaltın Orcan, emzirmenin anne sağlığı üzerindeki 6 önemli faydasını anlattı.

1. Demir eksikliği anemisinden koruyor

Emzirme oksitosin hormonunun salınmasını artırması yoluyla rahim kaslarının kasılmasını sağlayarak, doğum sonrasındaki kanamaları azaltıyor. Bu sayede emziren annelerde demir eksikliği anemisi daha az görülüyor.

2. İlk üç ay hamilelikten riskini düşürüyor

Bebeğin beslenmesinin en az yüzde 80’inin anne sütü ile karşılandığı durumlarda, emzirmek ilk 3 ay boyunca hamilelikten yüksek oranda koruyor.

3. Kanserin gelişme riskini azaltıyor

Yaşam boyunca 5 aylık bir emzirme süreci, annenin meme kanserine yakalanma riskini yüzde 2 oranında azaltıyor. Emzirme süresi uzadıkça, koruyuculuk etkisini de artırıyor. Emziren kadınlarda aynı zamanda rahim ve yumurtalık kanserlerinin de daha az görüldüğü çalışmalarla kanıtlanmış.

4. Kemikleri güçlendiriyor

Emzirme sırasında kemiklerin kalsiyum emilimi arttığı için kemikler güçleniyor. Bu sayede ileri yaşlarda kemik erimesi sorunu yaşama riski azalıyor.

5. Depresyon daha az görülüyor

Anne için emzirmek anneliği hissetmek, anlamak ve tadına varmak için çok önemli bir eylem. Emzirmek annelik duygusunun gelişmesini sağlarken, anne ile bebeğin bağını da güçlendiriyor. Bebeğini sakinleştirebilmek, doyurabilmek, gücünü hissetmek, anne için paha biçilmez bir duygu. Emziren annelerin kanında yüksek oranda bulunan oksitosin hormonunun sakinleştirici etkisi sayesinde emziren annelerde doğum sonrası depresyon da daha az görülüyor.

5. Kilo vermeyi kolaylaştırıyor

Emzirme kadının günlük enerji harcamasını yaklaşık 500-600 kalori artırdığı için sağlıklı beslenen anne, emzirme sırasında daha kolay kilo kaybediyor. Doğum sonrası kilo vermeyi kolaylaştırdığı için anneyi hem fiziksel hem de psikolojik olarak motive ediyor.

6. Diyabete yakalanma riskini azaltıyor

Emziren annelerde metabolizmanın değişerek kan şekeri düzeyini düzenlediği ve bu sayede verimli kilo kaybı ile iyi kolesterolün dengelendiği gözlemlenmiş. Bebeğini emzirmiş olan annelerde kalp sorunu yaşama olasılığının da azaldığı düşünülüyor. Emzirmek kan şekerinin düzenlenmesi sayesinde diyabet hastalığına yakalanma riskinde de azalma sağlıyor.

Diğer haberler Emzirmenin anneye sağladığı 6 yarar

Çocukları sonbahar alerjisinden korumanın 7 yolu

Mevsimin değişmesiyle birlikte, doğada ve sosyal hayatta yaşanan farklılıklar hiç kuşkusuz çocukların sağlığını da yakından etkiliyor. Bu dönemde çok hızlı yayılan virüsler grip ya da solunum yolu enfeksiyonlarına neden olurken, nemli havanın da etkisiyle alerjik sorunlar da daha fazla yaşanıyor. Hatta bazen de bu iki sorun birbirleriyle karıştırılarak, alerjik sorunlar es geçilebiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Çocuk Alerji Uzmanı Prof. Dr. Gülbin Bingöl, sonbaharda artan alerjik sorunlar ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.

Polenler, mantarlar ve küfler sonbaharda pik yapıyor

Sonbahar, özellikle de alerjik çocuklar için zor bir dönem. Sonbaharla beraber bazı alerjenlerde dolayısıyla da alerjik bulgularda artış yaşanıyor. Ülkemizde sıklığı tam olarak bilinmemekle beraber özellikle Amerikan nezle otu poleni sonbaharda pik yapıyor ve alerjik duyarlılığı olan kişilerde burun akıntısı, hapşırma, burun kaşıntısı, gözlerde kızarıklık gibi bulgulara neden olabiliyor. Bunun dışında özellikle mantar sporları nemli havalarda ve yağmurlu günlerde havada uzun süre kalabiliyor ve alerjik bulguların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Ev dışı ve ev içi küf mantarlarına alerjisi olan çocuklar bu durumdan daha fazla etkileniyor. Yine ev tozu alerjisi olan çocuklarda da alerjik bulgularda alevlenme görülebiliyor.

Alerji ile mücadelenin 7 yolu

1- Grip aşısı yaptırın

Özellikle astım tanısı olanların grip aşısı yaptırmaları birçok etkenden korunmada etkili oluyor. Grip aşısının kreşe gidenlere ya da evde bakılıp kreşe, okula giden kardeşi olan çocuklara, kronik kalp, akciğer ve şeker hastalarına, bağışıklık sisteminde yetersizlik veya baskılanma durumu olanlara, kan hastalıkları tedavisi görenlere yapılması gerekiyor. Ayrıca hastanede tedavi görenlere de öneriliyor. Bunların dışında sağlık personeli ve hastane çalışanlarının da grip aşısı yaptırmaları yaralı oluyor. 6 aydan küçük bebeklere ve yumurta alerjisi olan çocuklara grip aşısı yapılmamalı. Aşının etkinliği virüsün antijenik yapısını hızlı değiştirmesi nedeniyle ancak yüzde 70-90 düzeyinde. Aşı, hastalığın ağır geçmesini ve komplikasyonlarını önlüyor.

2- Maske kullanın

Küçük bebeği ve kreşe giden çocuğu olan ebeveynlerin, çocukları grip ve nezleli bireylerle temastan korumaları, kendilerinin hasta olmaları durumunda çocukla temas ederken maske kullanmaları gerekiyor.

3- Evin nemini azaltın

Çocuğunuz alerjikse evin içinde nem oranını azaltmaya yönelik önlemler almalısınız. Evde, duvarlarda ve özellikle banyoda akan, kabaran yerlerin olmamasına, ev içinde çiçek varsa çiçek diplerinde küf olup olmadığına dikkat etmelisiniz.

4- Fazla eşya ve halıdan kaçının

Ev tozu alerjisi olan çocuklarda yatak odasında halı olmamasına, çok fazla eşya, baza, büyük giysi dolabı ve yüklü bir kitaplık olmamasına özen göstermelisiniz. Çünkü bu tip eşyalar ister istemez toz barındırıyor ve alerjileri tetikleyebiliyor.

5- Yaşadığı ortamda sigara içilmesine izin vermeyin

Çocuğunuzun yanında elbette ki sigara içmeyin. Hatta o sırada başka odada olsa bile çocuğunuzun girme ihtimali olan hiçbir alanda sigara içilmesine izin vermeyin. Çünkü sigaranın zarar verici dumanı ortama siniyor ve çocuğunuz o ortama girdiğinde zehri soluyor.

6- Çocukları hazır gıdalardan uzak tutun

Çocukların özellikle de okullarda katkı maddeli yiyecekler ve fast food tarzındaki yiyecekleri tüketmelerine izin verilmemeli. Kreşe giden çocukların besin alerjisi olup olmadığı sorgulanmalı ve alerjik besinlerin olduğu yiyecekler bu çocuklardan uzak tutulmalı. Yine besin alerjisi olan çocuklarda kaçak alımlar önemli sorunlara neden olabiliyor. Okul ve kreş çalışanlarının bu konuda duyarlı ve uyanık olması gerekiyor.

7- El yıkamanın önemini anlatın

El yıkama enfeksiyonların bulaşmasını önlemede en önemli noktalardan biridir. Hem çok kolay bir yöntem, hem de maliyeti yok. Tüm çocukların, ebeveynlerin,okul çalışanlarının ve sağlık personelinin bunu bir alışkanlık haline getirmeleri gerekiyor. Özellikle alerjik bünyeli çocuklar enfeksiyona daha da açık. Bu nedenle ekstra dikkat şart.

Tedavide zaman kaybı yaşamayın

Okulların açılmasıyla beraber baş gösteren en önemli sorunlardan biri viral enfeksiyonlar. Sonbaharda özellikle grip gibi virüsler çok fazla görünüyor. Bu virüslere bağlı grip, nezle gibi bulgularla öksürük ve hırıltı sık yaşanan sorunlar arasında yer alıyor. Özellikle dış ortamla yeni tanışan kreş çocuklarında bu tablo yaşanıyor. Tüm bu belirtiler alerjide de görünüyor. O nedenle de bu iki hastalığın ayrımına doğru bir şekilde vararak olması gereken tedaviyi uygulamak gerekiyor. Aksi takdirde çocuğa yanlış ilaçlar verilerek zaman kaybı yaşanıyor.

Yeni okula başlayan çocuğunuzdaki belirtilere dikkat edin

Okula başlayana kadar bilinen bir alerjisi olmayan çocukların okul döneminde polen, ev tozu akarı veya mantar sporlarına karşı duyarlılıkları gelişebiliyor. Bu nedenle yeni bir ortama giren çocuklardaki bazı belirtilere de dikkat etmek gerekiyor. Alerji geliştiğinde üst ve alt solunum yolları ile ilgili bulgular görülebiliyor. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, burun kaşıntısı, genizde kaşıntı hissi, gözlerde kızarıklık, sulanma gibi sorunlar yaşanıyor. Bunların dışında düzelmeyen kuru öksürük, hışıltı, nefes darlığı gibi alt solunum yolları ile ilgili bulgular da gözlenebiliyor.

Diğer haberler Çocukları sonbahar alerjisinden korumanın 7 yolu

D vitaminini hakkında bilmeniz gereken her şey

Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi, Endokronoloji ve Metabolizma Hastalıkları bölümünden, Doç. Dr. Haluk Sargın D Vitaminin vücudumuzdaki hayati önemine dikkat çekiyor;

 

d vitamini İLE İLGİLİ BİLMENİZ GEREKENLER

– D vitamini yağda çözünür.

– Diyetle alınan kalsiyum ve fosforun bağırsaklardan emilimini sağlar. Kemik büyümesi, sertleşmesi ve tamiri üzerinde etkili olur.

 

– Parathormon salgılanmasını düzenler.

– Kemik ve kasların sağlığı için gerekli olan vücuttaki kalsiyum ve fosfor dengesini sağlar; kemik ve diş yapısı oluşumunu aktif olarak etkiler.

– Bağışıklık sistemini güçlendirir.

– Hipertansiyon, kalp hastalıkları ve bazı kanserlere karşı koruyucudur.

– D vitamini yağda çözünür. Güneş ışığı veya diyet ile elde edilir.

– Ultraviyole güneş ışınları deri üzerindeki yağları harekete geçirerek daha sonra vücut tarafından emilen vitamini üretir. Ağız yoluyla alındığında D vitamini yağlar ile birlikte bağırsak duvarlarından emilirler. Vücuda besinler yoluyla Provitamin-D şeklinde alınır, güneş ışınlarının etkisiyle D vitaminine dönüşür.

 

D VİTAMİNİNİN GÖREVLERİ

– Kandaki kalsiyum ve fosforun normal sınırlarda kalmasını sağlayacak kemik erimesini önler. Kemik ve dişleri güçlendirir. Çocuklarda D vitamini ihtiyacı bu yüzden fazladır.

– Kaslara güç verir. Eksikliğinde kas güçsüzlüğü ve kas ağrısı olur.

– Devamlı yorgunluk ve vücutta yaygın ağrısı olan hastalar mutlaka D vitamini düzeyine baktırmalıdır.

– İnsülin pankreastan salgılanımını düzenlediğine dair çalışmalar mevcuttur.

– D vitamini bazı kanserlerin,kalp ve diyabet hastalığının gelişimini önler.

 

– Depresyondan korur,

– Damar basıncını düzenleyerek tansiyonu dengeler,

– D vitamini insülin direncini düzeltir,

– Tiroit fonksiyonları ve normal kan pıhtılaşması için gereklidir.

D VİTAMİNİ HANGİ YİYECEKLERDE VAR?

– D vitamini güneş ışınlarının etkisiyle deride oluşur. Günlük D vitamini ihtiyacı 20-30 dakikalık güneşe maruziyet ile karşılanabilir. Kollar, bacaklar ve yüzün güneşe maruz kalması yeterlidir. Gerekli güneş ışığı miktarı kişinin yaşı, deri rengi maruziyet süresi, varsa tıbbi sorunlara göre değişebilir. D vitaminin yapımı yaş ile giderek azalır. Derisi koyu renkli olan kişilerde yeterli D vitamini oluşabilmesi için bilhassa kış aylarında uzun süreli gün ışığı ihtiyacı vardır. Güneş koruyucular(faktör 20 ve fazlası)kullananlarda deride D vitamini oluşamaz. Ayrıca pencere camı arkasından güneşlenmenin anlamı yoktur. Çünkü ultraviyole ışınları camdan geçememektedir.

– Deniz Ürünleri tüketin: Balık yağı, somon balığı, uskumru, pisi balığı, ringa balığı, ton balığı karides ve istiridyeyi sofranızdan eksik etmeyin!

– Süt ve süt ürünleri tüketin: Peynir, tereyağı, krema…

– Yumurta sarısı ve mantarla sofralarınızı zenginleştirin.

– Kahvaltılık gevrekler ile güne başlayın.

– Yemeklerinizde sıvı yağlar tüketin.

– Yulaf, kakao, maydanoz, ısırgan otunu kullanın.

– Birçok ülkede süt ve süt ürünleri, ekmek, tahıllar D vitamini ile zenginleştirilebilmektedir.

 

NE ZAMAN d vitamini eksikliği GÖRÜLÜR

1)Yetersiz güneş maruziyeti:

D vitamini eksikliği riski en sık şişmanlar, esmerler ve yetersiz güneş ışığı alan erişkinlerde rastlanır. Yaşlandıkça vücutta D vitamini oluşumu ve depoları azalır. Şişmanlarda D vitamini eksikliğinin tespit edilmesinin sebebi ise D vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğundan yağda birikir ve vücut kullanamadığından eksiklik meydana gelir.

 

2) Gıdalarla yetersiz D vitamini alımı:

Anne sütünde D vitamini çok azdır. Hazır mamaların bazıları D vitamini ile zenginleştirilmiştir. Yaşlılarda maruz kaldıkları muhtelif rahatsızlıklar sebebiyle gıda kısıtlamaları uygulandığında (damar sertliği, diyabet vs için) süt ve sütlü gıdalardan, yağlı balıklardan kaçınırlar. Ayrıca yaşlılarda gıda alımı normal ve yeterli olsa dahi D vitamini emilim kabiliyeti azalmaktadır.

 

3) Dikkat: D vitamini emilimini engelleyen hastalıklar:

– çölyak hastalığı

– Chron hastalığı

– Kistik fibroz

– Mide ve bağırsakların kir kısmının çıkarıldığı veya aşırı şişmanlık tedavisinde uygulanan gastrik bypass ameliyatları sonrasında.

4) Karaciğer ve böbrek hastalıkları:

Deriye gelen güneş ışını ile oluşan veya gıdalar vasıtasıyla aldığımız D vitamininin aktif hale dönüşmesi için karaciğer ve böbrekteki enzimlere ihtiyaç vardır. Kronik karaciğer ve böbrek hastalarında bu enzimler yeterli bulunamadığından D vitamini etkin hale dönüşememektedir. Ve D vitamini eksikliği ortaya çıkmaktadır.

 

Diğer haberler D vitaminini hakkında bilmeniz gereken her şey