çocuklarda cinsellik eğitimi

0-6 Yaş Çocuklarda Cinsel Eğitim

0-6 Yaş Cinsel Eğitimi, Çocuklarda Cinsel Eğitim

Çocuk cinsel eğitiminin önemli bir bölümü aile için­de gelişirken daha az olmayan önemli bir bölümü de aile dışında gelişir. Ancak ilk 6 yaş içinde aile içi eğitim daha önemlidir. Daha önce de değindiğim gibi bizler çocukları­mıza farkında olarak veya olmadan daima cinsel eğitim veririz. Bu bölümde 6 yaşına kadar söz konusu cinsellik olayını, çocuk cinsel eğitimini ve bu arada çocuk ile anne-babaların tavırlarını inceleyeceğiz.

çocuklarda cinsellik eğitimiÜç yaşına kadar kız ve erkek çocuklarının eğilimleri, oyunları ve davranış özellikleri bakımından pek fark yok­tur. Kızlarda, erkeklerde aynı oyunları oynayabilir veya aynı oyuncaklara ilgi duyabilir. Bu yaşlarda bir çocuk hiç utanıp sıkılmadan kilotsuz, çırılçıplak dolaşabilir. Başka insanların yanında pipisini eline alabilir veya vajenini kaşıyabilir. Zaten bu yaşta bir çocuk için henüz pipi ile bu­run veya vajen ile kulak arasında hiç bir fark yoktur. An­cak böyle bir sahne karşısında büyükler hemen çocuklarım terbiye etmeğe çalışır. Çocuğa “aaa ayıp, çek elim oradan, oraya dokunma pis ve günahtır” denir. Ve tabii ki bu muh­teşem (?) eğitim sayesinde çocuk cinsel organlarının ayıp ve pis olduğunu, dokunulmaması, gizlemesi gereken bir yer olduğunu öğrenir. Ayrıca bu muhteşem eğitimin çifte ahlak standartlarından dolayı ufak tefek farkları vardır. Birçok zaman erkek çocuklarının pipilerini göstermesi teşvik edilir. Özellikle dedeler ve babalar tarafından “göster bakayım pipini amcalara, benim aslan oğlum” diyerek, erkek çocuklarına pipinin gösteri amacıyla kullanılabileceği, aşırı önemsenmesi öğretilir. Kız çocuklarına ise tam tersi olarak gizlemesi, saklaması öğütlenir, hatta zorlanır. Erkek çocuklarının çırılçıplak ve özellikle pipileri görünecek şe­kilde resimleri çekilir. Bu arada sanki ikinci sınıf bir ırk gibi ve sanki bu ikinci sınıf olmasının sorumlusu pipi yeri­ne vajen olması gibi, kız çocukları vajenlerini ömür boyu gizlemeye, saklamaya ve sakınmaya alıştırılır. Bu saklama ve sakınma daha sonraki başka muhteşem eğirmeler ile pe­kiştirilir.

Cinselliğe ilgi üç yaşlarında veya civarında başlar. Çocuk karşıt cinsten kardeşini veya anne-babasını yıkanır­ken izlemeye çalışır. Veya tuvalete gidince hemen arkasın­dan giderek içerde ne olduğunu anlamağa çalışır. Aradaki farkı merak eder. Bir çok zaman kız çocukları neden kendi pipilerinin olmadığını ve neden ayakta işeyemediklerini merak ederler. Hatta ayakta işemeğe çalışan bazı kız ço­cukları da vardır.

Eğer doğru bilgi verilmezse çocuklar bu sırada gözlemleri­ni enteresan bir şekilde çarpıtarak çok yanlış yorumlara ulaşabilirler. Erkek çocukları da kız kardeşinin veya anne­sinin pipisinin olmaması üzerine kafasını yorar. Erkek çocuklarında, “acaba kız kardeşimin pipisi vardı da, sünnet olunca kesildi mi? veya suç işlediği için alındı mı?”, kız çocuklarında ise “benim de eskiden erkek kardeşimin pipi­si gibi pipim vardı. Ama sonra kesildi, yarası iyileşmedi açık kaldı” şeklinde fantaziler oluşabilir. Tuvalet kapısı gözleme dönemi de diyebileceğimiz bu dönem de anne-babalar sorulan farkettiği anda çocuklara gerekli bilgiyi vermelidir. Tabii eklemeye bile gerek yok ki çocuğun si­zinle beraber banyoya veya tuvalete girmesine izin verir­seniz ve gerekli bilgilendirmeyi de yaparsanız, çocuk kısa-bir süre sonra böylesi meraklı davranışlarından vazgeçer.

Çocuğa verilecek bilgi illa da anne tarafından veya özellikle baba tarafından verilmelidir, diye bir kural yok­tur. Veya kız anneye, oğlan babaya anlayışı da yanlıştır.

Hem anne, hem de baba bu bilgiyi verebilir. Hatta ikisinin de vermesi, kadın erkek eşitliğinin ve bu anlayışın yerleşmesi bakımından ayrıca önemlidir. Bir çok zaman, “kızım sen kız olarak doğdun, kız olarak senin hiç bir eksiğin yok. Pipi olması bir fazlalık değildir, olmaması da eksiklik değildir. Oğlum sen erkek olarak doğdun, seninde baban gibi bir pipin var ve hep olacak, ama bu da bir fazlalık de­ğildir” şeklinde soğukkanlı, sade ve basit bir açıklama birçok zaman yeterlidir. Tabii ki konunun başında değindi­ğim “aslan oğlum, göster pipini” şeklindeki yaklaşımların çok hatalı olduğunu tekrar vurgulamama gerek bile yok. Bazı yetişkin erkeklerdeki penisi aşın önemseme ve bera­berindeki kaybetme korkusu ile oluşan iktidarsızlık sorun­larının kökeni bu dönemdeki hatalı uygulamalara dayana­biliyor. Bu konuya ilerde daha geniş olarak değineceğîm.

Çocuğunuz 3-4 yaşlarından itibaren sizlere cinsellik ile ilgili çeşitli sorulan basamak basamak sorarlar. Her bir soruyu sorup yeterli ve doğru yanıtı aldıktan sonra bir dinlenme dönemi geçer. Buna bilginin hazmedilmesi dönemi de diyebiliriz. Sonra bir sonraki soruya geçer. Bazı anne-babalar bizim çocuk hiç soru sormuyor derler. O zaman lütfen geçmişte çocukla ilişkilerinizi, konuşmalarınızı bir düşünün. Büyük bir olasılıkla çocuk sorduğu bir soruda tatmin olmamıştır veya örselenmiştir ve belki de bu neden­lerle soru sormaktan vazgeçmiştir. Bu olayın bir de farklı yönde aşırı uygulaması vardır. Kültürlü ve ileri düşünüşlü bazı aileler çocuklarına cinsel eğitim vermek için, daha henüz çocuk hazır olmadan, belki de çocuğa fazla bile ge­lebilecek bilgileri vermeğe çalışırlar. Tabii ki bu da yanlış­tır.

Çocuğun henüz hazır olmadığı bilgileri alması, taşıya­mayacağı yükün altına girmek gibi bunalmasına, kafasının karışmasına yol açar. Baştan da belirttiğim gibi, çocuğa hangi bilgiyi ne zaman vereceksiniz ne zaman vermeye­ceksiniz?, hakkında anayasa gibi bir kural yok. Çocuğu­nuzla ilişkilerinizde beyninizi yani mantığınızı kulanın, kullanın ama bir çok zaman, hatta belki de çoğu zaman kalbinizin yani duygulanman sesini dinleyin. Aslında bu ipucu sadece, çocukların cinsel eğitiminde değil yaşamın bir çok alanında geçerli olan bir yaklaşımdır. Kolunuzda bir saat olsa da doğru ve yanlışlarınızı gösterse yaşam çok kolay ve çok yavan olurdu. Çocuğunuzla ilişkilerinizde de bazen doğrumu? yanlışımı? diye karmaşada kaldığınız ola­bilir. İşte bu gibi durumlarda duygularınızın sesini dinle­yin ve içinizden geldiği gibi davranın.

Tabii ki duyguları­nızın sesine kulak verdiniz diye hata yapmayacaksınız diye bir kural yok. Bu konunun çok iyi yetişmiş uzmanı bile ol­sanız yine de hata yapabilirsiniz. Şunu unutmayın ki ancak hiç bir şey yapmayan, hiç bir hata işlemez. Yani birşeyler yapan veya yapmaya çalışan hata da yapabilir. Meslek ha-yatımda bu konuda birşeyler bildiği için hata yapma kor­kusu ile işlenen nice yanlışlıkları gördüm. Yine bunun ya­nı sıra cehaletinden dolayı hiç bir şey bilmeyen ama sağduyusu ile çok güzel tavırlar gösterenlere de şahit ol­dum. İşte bu nedenle duygularınızı yani sağduyunuzu el­den bırakmayın demek istiyorum.

Çocuklar ilk önce cinsler arasındaki farkı merak ederler ve bu yönde girişimlerde bulunurlar demiştim. Tu­valet kapısı gözleme dönemi de denen bu dönem, eğer anne-baba sağlıklı bir tavır koyarsa kolayca aşılır. Daha son­ra kız çocuk olsun, erkek çocuk olsun kadınların memele­rine kafayı takabilirler. Sorular gelebilir. Meme konusun­da da aynen pipi olayında olduğu gibi objektif bir açıklama yeterlidir.

Örneğin, “çocukken kızlann da erkek­lerin de memeleri aynı büyüklüktedir. Ancak büyüyünce kızlann memeleride büyür, daha sonra anne olunca bu me­meden gelen süt ile yavrusunu besleyebilir. Erkeklerin ise erkek oldukları için memeleri küçüktür. Ne birininki fazla­lıktır, ne de diğerininki eksikliktir” denebilir. Memeler hakkındaki eksik ve hatalı bilgilendirmelere bağlı sorunlar ergenlik döneminde de izler bırakır. Ergenlik döneminde kızların memeleri büyümüye başlayınca bazı kızlar bu durumlarından utanırlar. Bu durumdaki kızların çoğu bol kı­yafetler giyerek ve kamburumsu yürüyerek adeta büyüyen memelerini gizlemeye çalışırlar, işte daha henüz çocukluk çağında memeler hakkında yapılacak doğru bilgilendirme­ler ile bu türden davranışlar engellenebilir.

Çocuklar 4-6 yaşlar arasında bebeklerin nereden gel­diğini ve doğum ile ilgili konulan merak ederler. Bir kom­şunun veya annenin hamileliği ile yeni bir bebeğin dünya­ya gelişi çocuğun ilgisini çeker. Çocuğun dünyaya gelişi ile ilgili aktarılan hatalı bilgiler birçok fıkranın konusu ol­muştur.
Beş yaşındaki çocuk annesine sorar: Anne beni leylek mi getirdi? Evet yavrum.
Oyuncaklarımı da Noel baba getiriyor değil mi? Evet canım.
Yiyecek içeceğimi de Tann veriyor değil mi? Tabii oğlum.
Peki anne, bu evde babamın işi ne? Veya şu meşhur leylek masalı üzerine Annesinin yeni bir kardeşin doğumu için hastanede olduğu bir sırada baba küçük oğlanı karşısına almış ve:
“Bak oğlum, bugünlerde leylek sana bir kardeş getirecek” demiş.
Çocuk şaşkınlık içinde ve üzülerek,
“Hayret baba, leylekler ile cinsel ilişki kurduğunu bilmi­yordum” demiş
Bebeğin nasıl dünyaya geldiğini anlatmak için çev­rede bulunan hamile bir İcadın iyi bir araç olabilir. Bu ko­nuda çocuğa “bebek annenin karnındaki özel bir yuvada büyür ve iyice büyüyünce yani zamanı gelince bacakları­nın arasındaki bir aralıktan doktor yardımı ile çıkar” de­mek yeterlidir. Bir çok zaman bu kadar basit bir cevap ve­rilemez. Endişeleri ise “eyvah, ya daha da meraklanır ve daha zor sorular sorarsa”dır. Oysa bu endişeler yetersizdir. Daha önce de belirttiğim gibi çocuk sorulan hazmede, hazmede yani basamak, basamak sorar.

Anne-babaları en çok ürküten ve zor duruma düşü­ren sorular, bebeğin oluşundaki babanın rolü üzerinedir. Çocuk bunu öğrendiğinde sanki hemen denemeye kalkışacakmış gibi endişe ederler. Belirtmeye bile gerek yoktur ki bu konuda da endişe gereksizdir.

Bebeğin dünyaya gelişinde babanın rolünün ne oldu­ğu ve babanın ne gibi bir katkısının olduğu genellikle beş yaşından sonra sorulur. Çocuğunuz böyle bir soru sordu­ğunda, ayrıntıya girmeden, eveleyip, gevelemeden net bir cevap verebilirsiniz. Ancak kızarıp, bozarıp, utanarak ve kekeleyerek konuşursanız çocuğun merak etmesini kamçı­lamış olursunuz. Basitçe “bebek tohumlarından biri anne­dedir, biri de babadadır. Anne ile baba birbirlerini sevdiği ve bebek istediği zaman birbirlerine sarılırlar, bu arada ba­banın tohumu babanın pipisinden annenin karnına geçer. Tohumlar orada birleşir, yavaş yavaş büyür ve bebek olu­şur” diye bilirsiniz. Bu satırları okuyan anne-babalara ses­lenmek istiyorum, hiç merak etmeyin çocuğunuz bunu öğ­rendi diye hemen denemeye kalkışmaz. Ayrıca kalkışsa da pek önem taşımaz. Bu çağlarda dokturculuk, sünnetçi­lik ve evcilik oyunları sık oynanan oyunlardır. Tabii ki bu oyunların gerçek amacı yetişkin kadın-erkek ilişkilerini oyunlaştırarak denemek ve bu arada cinsel bölgelere kaça­mak bakışlardır. Eğer çocuğunuzu komşunun çocuğu ile evcilik oyunu bahanesi ile cinsel flörtleşme eylemi içinde yakalarsanız lütfen telaşlanmayın. Unutmayın ki böyle şeyler sık sık olur, belki siz de çocukluğunuzda böyle şey­ler yapmıştınız. Telaşlanıp, bağırıp çağırırsanız, ortalığı velveleye verirseniz çocuğunuzun suçluluk duygularına kapılmasına ve belki de ruhsal sorunlar içine girmesine ne­den olabilirsiniz. Elbette bunları söylerken böyle bir du­rumda hiç tepki göstermeyin ve boşverin gitsin, demek is­temiyorum. Muhakkakki çocuğunuzu karşınıza alıp konuşacaksınız. Ondan merak ettiklerini sormasını, duygu ve düşüncelerini açıklamasını istersiniz. Sonunda da durum hakkında kendi değerlendirmelerinizi iletirsiniz. Ço­cuğunuza, “kızım (oğlum) merak ettiğin şeyleri anlıyorum, yaptığınız şeyi de anladım. Sana kızmıyorum ama yaptığı­nı da onaylamıyorum. Çünkü bu gibi şeyler ancak yetiş­kinlerin, örneğin evlilikte yapacağı şeylerdir. Bundan son­ra merak ettiğin şeyleri bana sorarsan, emin ol ki sana arkadaşından daha iyi yanıt veririm” diyebilirsiniz. Ancak, bazen her şey bu kadar basit olmayabilir. Olumsuz aile ilişkilerinin ürünü, olumsuz davranış özelliklerine sahip bir komşu çocuğunun oğlunuzu (kızınızı) baştan çıkarması da söz konusu olabilir. Böyle bir durumda o olumsuz kom­şu çocuğuna karşı çaktırmadan bir ambargo koymanız ge­rekebilir. Bu ambargo, “o çocukla konuşman yasak” şek­linde değil de “şu çocukla arkadaşlık yapmandan daha çok hoşlanıyorum” biçiminde olursa daha etkili olur. Unutma­yın ki, yasalar daima karşıt yönde isteği kamçılar.

Anaokulu döneminde karşılıklı flörtleşmeler olabilir. Birbirlerinin sevgilisi olurlar veya evleneceğiz diyebilirler. Anne-babaların gülümseyerek baktıkları bu olay çok nor­maldir. Kız çocukları biraz daha erken geliştikleri için da­ha aktif olabilirler. Veya başka bir deyişle biraz daha fin­girdektirler. (Laf aramızda belki de benim sadece bir oğlum olduğu için kız çocuklarına karşı büyük bir sempa­tim var. Bu nedenle “kız çocukları fingirdektir” değerlen­dirmesini yapmış olabilirim).

Anaokulu çağındaki bu flörtleşmeler üzerine ailenin tavrı ne aşın alkışlayıp abartma, ne de ayıplama şeklinde olmalıdır. Zaten aslında da bu durum sempati ile gülümsenilecek bir olaydır. Ancak çocuk sizin sempati ile yaklaştı­ğınızı, alaya alınmadığını, sizin tarafınızdan anlaşıldığını ve sizden kabul gördüğünü hissedebilmelidir.

Yine bu dönemde (aslında her dönemde) dikkat edil­mesi gereken diğer bir konu da çocukların cinsel ilişkiye şahit olması ile ilgilidir. Tabii ki çocuk anne-babasının ya­tağında veya odasında yatmamalıdır. Kesinlikle ayrı bir odada ve kendi yatağında yatmalıdır. Bu ayrı yatma işi bebeklikten başlamalıdır. Çocuk yattıktan sonra gece yansı olan bir cinsel ilişkide genellikle pek tehlike yoktur.

Ama bazen bir pazar günü öğleden Sonra da insanın canı sevişmek isteyebilir. İşte böyle durumlarda kesinlikle çok dikkatli olunmalı ve kapı kilitlenmelidir. Ancak insan­ların dalgınlık halleri olabilir ve bazen sevişme sırasında yakalanabilir. Bu gibi durumlarda çocuğa çocuğun anlıya-cağı bir şekilde yapılan açıklamalar çok önemlidir. Elbette bu açıklama bağırmadan ve telaşa kapılmadan yapılmalı­dır. Bu açıklamalar hem anne, hem de baba tarafından ya­pılmalıdır. Çocuğun olay ile ilgili yorumu yakalanılan cin­sel ilişki pozisyonuna bağlı olarak değişebilir. Eğer erkeğin üstte olduğu bir pozisyonda yakalamışsa babanın anneye kötü bir şey yaptığı yönünde korkular ortaya çıka­bilir. Böyle bir durumda annenin ayrıca yapacağı bir açık­lama çok önemlidir. Muayenehaneme gelenler ile yaptı­ğım görüşmelerde bu tür olayların hiç de az olmadığını görüyorum. Bazen bizzat yakalama olmasa da anne-babanın sevişme seslerini duyarak yorumlar yapabilir. Bu konuda psikoterapiye aldığım bir genç kızı anımsarım. 22 Yaşındaki bu genç kız bir kaç erkek ile öpüşmüş, sevişmiş ancak hiç zevk almamıştı. Öpüşme ve sevişme sırasında kendini hiç bir şekilde veremiyordu. Kendi deyimiyle “buz gibi” oluyordu. Zevk alıyormuş gibi rol yapmaya çalışsa da bu durumu erkek arkadaşları tarafından da farkedilmişti. Bu durumunu aydınlatabilmek için girdiği terapide se­anslar ilerledikçe ilginç veriler elde ettik. Genç kız ilkokul çağındayken babası Hakkari’de görevliymiş ve soğuk hava koşullan nedeniyle bütün aile aynı odada yatıyorlarmış. Bu dönemde annesiyle babasının cinsel ilişki sırasında seslerini sürekli dinlediğini ve babasından iğrendiğini anımsadı. Gerçekten de bağlantı çok açıktı.

Anne-babanın çocuk ile banyoya girmesi elbette nor­maldir. Bu banyo sırasında anne-babanın cinsel organlarını da görebilir. Cinsellik olayı veya cinsel organlar ayıp, pis ve utanılıp kaçınılacak bir şey olmadığı için bu konuda doğal ve rahat davranmak en doğrusudur. Tabii ki sizlerin anne-baba olarak rahat ve doğal davranışlarınız çocuğunu­zun ilerdeki cinsel yaşamına olumlu bir etki yaparak, bu konularda onunda rahat ve doğal olmasına zemin hazırlar. Ancak bu konuda bazen çok bilmiş, aydın kişiler ölçüyü kaçırabilir. Bu ölçüyü kaçırma konusunda örnek vermeyeceğim. Ortalama toplumsal değer yargılan gözönüne alın­dığında, ne yazık ki bazı konularda toplum çocuklarımız­dan burada benim ifade ettiklerimden biraz daha farklı bir tutum bekliyor, içinde bulunulan topluma göre ortalama değer yargılan değiştiği için örnek vermedim. Ancak top­lum öyle bekliyor diye çocuklarımıza yanlış olduğunu bil­diğimiz değer yargılarını kazandırmak hatalı olur. Bilgili, ilerici ve aydın bir kişi olarak doğru yaptığınıza inanabilir­siniz. Ama çocuğunuza kazandırdığınız değer yargılarının toplumun ortalama değer yargılarıyla çok aşın çelişmeme­si iyi olur. Aksi takdirde çocuğun kafası karışır. Örneğin 3-5 yaşlarında bir çocuk babasını işerken görebilir, illa da pipinin, saklanması gerekmez. Banyoya da beraber girebilirsiniz.

Ama 6-7 yaşlarına doğru çaktırmadan, biraz biraz örtünmek iyi olur. Çocuk bazen anne ile babanın öpüştü­ğünü veya birbirlerine sanıldığını görebilir. Aslında gör­melidir de. Fakat tabii ki bu öpüşme ile sevişme öncesi ya­pılan ateşli öpüşmeleri kastetmiyorum. Bunun ölçüsünü çok iyi ayarlamak gereklidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.