Şiddetin bir türü olarak okul zorbalığı

Son güncelleme: 2 Ekim 2015 09:30 Bu haber 0 kez okundu

Kolektif şiddetin bir şekli olan savaşlara bulaşan devlet sayısının son 50 yıldır belirgin arttığı bilinmektedir. Şiddet ve agresyon günümüzde artmakta mıdır?

Agresyon sözel veya fiziksel saldırı halidir. Kendini korumaya veya kendi veya başkalarında yıkım oluşturmaya yönelik oluşur. Duygusal olarak gelişen ve kontrolünde güçlük yaşanan hali “reaktif, defansif, impulsif, soğuk-kanlı olamama” diye tariflenirken, arzulanan hedefe yönelik ve başkaları üzerinde hakimiyet sağlamayı amaçlayan hali de “proaktif, enstrümental, soğuk kanlılıkla işlenen agresyon”olarak tanımlanmıştır.

Doğuştan sahip olduğumuz bu özellik bazı biyolojik durumlarda örneğin; yapısal ve fonksiyonel beyin anormallikleri, hormonal bozukluklar ve beslenme yetersizliklerinde artabilir veya sosyal öğrenilmiş bir davranış (çevresel faktörler) olarak agresyonun; sosyal rol modellerden, ailedeki şiddet, çocuk istismar ve ihmali, medyadaki şiddet, sosyoekonomik krizler ve savaşlarla aktifleşebildiği bilinmektedir.

Şiddetin özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde arttığı günümüzde; okul çağındaki çocuklar arasında saldırganlık olaylarının yanı sıra saldırganlığın bir türü olan zorba davranışların da yaygın bir biçimde ortaya çıkışı gözlenmektedir. Gerek zorbalığa maruz kalan gerekse tanık olan öğrencilerin okula karşı olumsuz tutumlar geliştirdiği, akademik başarılarında düşme olduğu, okula devam sorunu yaşadıkları, özgüven kaybı, kaygı bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu oluşturabildiği bilinmektedir. Ülkemizdeki öğrencilerin; %44’ü sözel, %30’u fiziksel, %18’i duygusal, %9’u cinsel içerikli zorbalığa uğramaktadırlar.

Siber zorbalık ise akranları ve yetişkinler tarafından çocukların elektronik ortamda taciz edilmesi şeklinde tanımlanabilir. Siber zorbalık sonrasında çocukların ciddi tehditlerle karşı karşıya bırakılarak istismar edilmesi de günümüzde gittikçe artan bir oranda çocuk ve ailesinin ruhsal yaşantıları üzerine yükler getirmektedir.

Zorbalığı yapan ve zorbalığa uğrayan öğrencilerin büyük bir bölümünü erkek çocukları oluşturmaktadır. Erkek öğrenciler diğer erkek öğrenciler tarafından genellikle fiziksel zorbalığa maruz kalmaktadırlar. Kız öğrenciler ise hem erkek hem de kız öğrenciler tarafından lakap takılma, dalga geçilme, söylentiler gibi sözel zorbalığa maruz kalmaktadırlar. Çocuklarda şiddet içerikli davranış öncüllerinde ebeveyn özellikleri olarak; zorlayıcı tutumlar, negatif disiplin stratejileri, anne-baba stresi veya depresyonu, aile disfonksiyonu ve sosyal desteklerin zayıflığı sayılabilir. Çocuğun karekteristikleri olarak da en belirgin olarak; güvensiz bağlanma, zor mizaç veya ruhsal problem şiddetinin ciddiliği saptanmıştır. Diğer demografik verilerde ise evlilik yaşının küçük olması, babanın aile ilişkilerinde aktif rol almaması ve düşük sosyoekonomik seviye ile ilişkilendirme bulunmuştur.

Bir eylemin zorbalık olarak tanımlanabilmesi için şu üç temel ölçütün bulunması gerekmektedir:

1. Kasıtlı olarak zarar verme amacı güden saldırgan davranışlar olması,

2. Süreklilik özelliği taşıması,

3. Zorba ve kurban arasında güç dengesinin eşit olmaması.

Okullarda zorbalığı önlemeye yönelik çalışmaların temel ilkeleri hakkında ileri sürülen belli başlı maddeler şu şekilde sıralanmıştır:

1) Okulun zorbalık problemini kabul etmesi: İdareciler, öğretmenler, veliler ve öğrenciler arasında zorba/kurban problemine yönelik farkındalık sağlanması. Kurban ve zorbaya fark edildiklerinin hissettirilmesi,

2) Okul ortamında olumlu kişiler arası ilişkiler geliştirilmesi ve özellikle zorbaca davranışların kabul edilemeyeceğinin ve mutlaka engelleneceği anlayışının yerleştirilmesi ve okulda kuralların net olarak tanımlanması, zorbalığın tespit edilerek uygulanacak yaptırımların açıkça ortaya konması.

3) Öğrencilerin ve velilerin zorbalık olaylarını okul personeline bildirmesi için bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi ve zorba ve kurbana mutlak yardım edilmesi.

Eğitim sürecinde çocuklara hatırlatılacak öneriler ise şunlar olabilir: Etkinlikle ilgili yönergeleri iyi dinleme, anlamadığı konularda soru sormaktan çekinmeme, söz alarak konuşma, konuşan kişiyi can kulağıyla dinleme, kimsenin sözünü kesmeme, kimse için aşağılayıcı, küçük düşürücü, yargılayıcı ifadeler kullanmama, konuşmaların konu ile ilgili olmasına özen gösterme, etkinlikler sırasında sınıftaki paylaşımlarda gizlilik ilkesine uyma, zor durumda kalmamak için etkinliklerle ilgili önceden yapılması gereken araştırmaları yapmaya özen gösterme vb. olabilir.

Barışın ve zihinsel gelişimin açık olacağı bir eğitim-öğretim yılı dileğiyle…

Dr. Nuşin Bilgin

Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi

info@doktorlarmerkezinoropsikiyatri.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.