Kanserde alternatif tıp yöntemleri

Çoğunlukla geleneksel tıp uygulamalarını ret eden ve/veya ikinci planda tutan iyi klinik çalışmalar ile kanıtlanmamış, kanser tedavisinde başarılı olduğu iddiası ile hastalara sunulan yöntemlerdir. Bu uygulamalar tamamlayıcı tıp uygulamalarının aksine hastaları modern tıptan uzak tutmayı hedeflemektedir. Son yıllarda ülkemizde profesyonel gruplar (hekim ve hekim dışı) alternatif tıp alanındaki ekonomik rantı görmüş ve bu alanda adeta bir yatırım yarışına girmişlerdir. Bu gruplar hasta ve yakınlarının umut arayışlarını ve bilgisizliklerini de kullanıp rahatsız edici ve tepkileri üstlerine çekici deyim olan alternatif tedavi ürünleri yerine tamamlayıcı tedavi ürünleri adı altında ürünlerini ve yöntemlerini pazarlamaya başlamışlardır.

Modern tedavi ilaçları nereden geliyor?

Alternatif tıp uygulayıcılarının en önemli argümanları modern ilaçların sentetik olduğu, hastalara faydadan çok zarar verdiği, buna karşın doğal ürünlerin daha güvenli ve hastaya şifa sunduğu, doğanın bu konuda yok sayılamayacağı söylemlerinden oluşur. Bir takım özel mistik formüller ile bunlar süslenerek hastalara umut olarak sunulmaya çalışılır. Oysa modern ilaçların bulunması ve uygulamaya kadar geçen aşamaları göz önüne alındığında bu söylemler kolayca bertaraf edilebilir.

Mevcutta kullanılan ilaçların yaklaşık %50’si Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI) çalışmaları sonucu kullanıma girmiştir. NCI, umut vaad eden ilaç ve bileşikleri resmi laboratuarlardan, araştırma enstitülerinden tüm dünyadaki şirketlerden talep ederek veya kendi bilim adamları tarafından yıllık literatürleri tarayarak elde eder ve belirler. Bir diğer kaynak; tüm dünyada ilişki içinde oldukları ajanslar aracılığı ile binlerce bitki, deniz organizması toplanır ve NCI laboratuarlarına tümör tarama testlerinde araştırılmak üzere yollanır. Şu ana kadar NCI 140.000’den fazla sentetik kimyasal ve 80.000 bitkiden elde edilmiş doğal ekstreler, deniz ürünlerinden elde edilen yapılar ve diğer biyolojik materyaller potansiel antitümöral etki olasılığı için araştırılmıştır. Umut vaad eden ve doğadan elde edilen bu moleküller 3 tümör hücre kültüründe test edilir. Herhangi birine etkili ise 60 kanser hücre kültür panelinde test edilir. Bu çoklu taramada ilaç tek bir mekanizma/yol ile hücre ölümüne neden oluyorsa bu anlamlı bulunur. Yaklaşık yılda 2500 bileşik test edilir. Bunların sadece %2’si fare çalışmalarına uygun bulunur. Her yıl elde edilen yaklaşık 150-200 bileşik fiber tüp yöntemi ile canlı farede denenir. Her ilaç fiber tüp yöntemi ile iki ayrı dozda 12 farklı tümör hücre gurubunu taşıyan farelerde test edilir. Daha sonra xenograft modelde test edilir (antitümör aktivitesi için  ~30 gün alır). Daha sonra toxikoloji çalışmaları yapılır; ilaç nerede metobolize oluyor, ne sıklıkta kullanılmalı, ne yola (oral ? IV?) kullanılmalı saptanmaya çalışılır. Bu seviyeye gelirse NCI 250-500.000 dolar kaynak ayırır, 2 tür hayvanda tekrar toxicology profili değerlendirilir ve sonrası onay alınarak insanda faz I çalışmaya geçilir. Faz I çalışmada etkin bulunan ilaçlara milyon dolarlar düzeyinde araştırma maliyetleri ayrılarak faz II ve III çalışmaları tamamlanır. Etkin bulunan ilaçlar ise ulusal kuruluşlarca onaylanarak (FDA, EMEA, Sağlık Bakanlığı) endikasyonu doğrultusunda kullanıma sunulur. Tüm bu yolların alternatif tıp uygulayıcıları tarafından aşılması mümkün değildir. Bununla birlikte alternatif tıp alanında kullanılan en popüler bitkisel ilaçlarından potansiyel umut taşıyanları ise modern tıp uygulayıcıları tarafında sorgulanmış ve iyi dizayn edilmiş çalışmalarda anlamlı sonuçlar elde edilememiş ve bu alanda kullanımı destek görmemiştir. Bu tip ilaçlara en iyi örnek; ökse otu ekstresi (mitsel veya ıskador), kantaron otu, aloa vera, zakkum, reishi mantarı sayılabilir. Bu gün Avrupa ve Türkiye’de birçok web sayfasında bu ürünlerin kanser hastalarına bir umut olarak sunulduğu ve uygulandığı görülebilir.

Modern tıbbın son yıllarda doğadan elde edilen kanser ilaçları dışında doğrudan kansere dönüşen hücrelerin hücre içi ve dışı mekanizmaların incelenmesi ve hücrenin kontrolsüz büyümesini uyaran veya bozulmuş engelleyici basamakların tanımlanması ile olmuştur. Bu tanımlanan mekanizmalara yönelik geliştirilen çoğu antikor özelliğindeki ilaçlar (hedeflenmiş veya akıllı ilaçlar) ise neredeyse birçok kanser türünde etkinlikleri son derece anlamlıdır. Kronik myelösiter lösemi, lenfoma, gastrointestinal stromal tümör, meme kanseri, böbrek hücreli kanser, bunlardan sadece bir kaçıdır. Bu hastalıklarda kemoterapiler ile bu grup ilaçların kombinasyonu ile elde edilen sonuçlar ise neredeyse bir devrim niteliğindedir. Kanser tek bir hastalık değildir. Aynı histoloji ve aynı evreye sahip kanserli bir hastada bile bu gün bir çok alt tip ve genetik farklılıklar ortaya konmuş ve tedaviler bireyselleşmiştir. Tüm bu gelişmeleri yok sayarak sınırlı bilgi düzeyleri ve birkaç eskimiş argümanlar ile bireylerin alternatif tıp alanına yönlendirmesi insan haklarının ihlali olup artık günümüz koşullarında bir suç sayılmalıdır.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.