Doğurumsal Kalça Çıkığı

Bilindiği gibi “Uyluk kemiği başı” ile leğen kemiğinin dış yüzündeki “Asetabulum” adlı eklem oluşumundaki “Fasies lunata” adlı eklem yüzeyi arasında bir eklemleşme vardır. Bu eklemin adı “Kalça eklemi”dir. Bu eklem de diğer oynaklarda olduğu gibi, dıştan “Eklem kapsülü” denilen bir torba içine alınmıştır. Doğumsal kalça çıkığı vakalarında “Uyluk kemiği başı”, “Fasies lunata” denilen eklem yüzeyi ile eklemleşmiştir. Fakat “Eklem kapsülü”nün dışına da çıkînış değildir. Başka bir anlatımla kalça eklemini kuran tüm öğeler vardır. Fakat birbirleriyle normal bir anatomik ilişki içinde değillerdir.Çocuk yürümeye başladığında, kalça eklemi normal biçimde oluşmadığından uyluk kemiği başı ile fasies lunata üst üste oturamaz. Bu durumda çocuk yürüdüğü zaman vücut ağırlığı kalça eklemi yardımıyla uyluk kemiğine iletilemez ve o taraftaki leğen kemiği uyluk kemiği desteğinden yoksun kalır. Vücut ağırlığıyla leğen kemiği aşağı doğru çökerken, uyluk kemiği başı da eklemleşmediğinden eklemden daha yukarıda bir düzeye çıkar.

Bütün bunlar gerçekleşirken eklem kapsülü yırtılmaz. Uyluk kemiği başı da normal eklemin üstünde kendisine yeni bir sahte eklem bölgesi kurar. Böylece sahte eklem ve yırtılmamış olan kalça eklemi kapsülü vücudun o taraftaki ağırlığını taşır. Fakat o tarafta bacak kısaldığından, çocuk topallayarak yürür. Kalça çıkığı olan kişiler tedavi edilmezlerse tüm yaşamları boyunca topallarlar.Doğumsal kalça çıkığı yeni doğanların 1/60′ında görülür. Fakat bunların % 80′i ilk iki ay içinde kendiliğinden düzelir. Kız çocuklarında daha sık görülür. Dünya üzerinde coğrafi bölgelere göre yayılışları Özellik gösterir. Siyah ve sarı ırkın yayıldığı bölgelerde daha az görülür. Batılı ırklardaysa sık görülür. Ülkemizde özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde oldukça sık rastlanır. Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemektedir. Fakat bir doğumsal kalça çıkığının nasıl tedavi edileceği, nasıl önleneceği bilinmektedir.Bu konuda yapılan incelemelerde, şu ilginç sonuca varılmıştır. Afrika zencilerinde ve Uzakdoğu halkında doğumsal kalça çıkığına hiç rastlanmıyordu. Buna karşılık Batı ülkelerinde ve ülkemizde oldukça sık rastlanıyordu. Bilindiği gibi Afrikalı ya da Uzakdoğulu anne, bütün gün çalışırken çocuğunu sırtında taşır. Bu sırada çocuğun bacakları iki yana açılmış durumdadır. Bacakların bu biçimi, uyluk kemiği başının tam olarak karşısındaki eklem yuvasına oturmasını sağlamaktadır. Bu da doğumsal kalça eklemi çıkığının oluşmasını engeller. Eğer bir çıkık varsa bunun da düzelmesini sağlar. Oysa çoğu Batı ülkesinde ve özellikle ülkemizde yeni doğan çocuklar çok sıkı bir biçimde kundaklanırlar. Kundak içinde bacakların birbirine bitişik durması sonucu, uyluk kemiği başının, karşısındaki eklem yuvasına iyi bir biçimde oturması engellenir. Bu durum doğumsal kalça çıkıklarına ortam hazırlar ya da varolan bir kalça çıkığının kendiliğinden düzelme olasılığını ortadan kaldırır. Burada önemle belirtelim; “Bacakları düz olsun” gibi yanlış bir düşünceyle yeni doğmuş bile oîsa çocukları alışılmış biçimde “KUNDAKLAMAMAK GEREKİR”. Tam tersine, çocuğun ara bezini geniş tutarak olabildiğince bacaklarının birbirinden açık tutulması sağlanmalıdır. Zaten çocuk yürümeden önce teşhis edilmiş olan doğumsal kalça çıkığı vakaları bu ilkeye göre tedavi edilmekte ve topallıklar önlenmektedir. Bu nedenle şu iki ilkeyi yeniden vurgulamayı gerekli buluyoruz.

“ÇOCUKLARINIZI KUNDAKLAMAYINIZ VE BACAKLARININ ARASINA KOYDUĞUNUZ ARA BEZİNİ GENİŞ TUTUNUZ”. Herhangi bir anne, baba, ebe, hemşire ya da doktor eğer birkaç basit muayene yöntemini biliyorsa, doğumsal kalça çıkığını kolayca teşhis edebilir ya da en azından böyle bir olasılıktan kuşkulanabilir. Doğumsal kalça çıkığı teşhisini koyduran birçok muayene yöntemleri ve röntgen incelemeleri vardır. Bunlar ortopedi konusunda uzmanlaşmış doktorların bilgi alanlarına girer. Biz burada yalnız herhangi birinin kolayca kullanabileceği teşhis yöntemlerinden söz edeceğiz ve bu teşhis yöntemlerini bilmeyi ve uygulamayı her anne babaya ve ebeye önereceğiz.

1] Bilindiği gibi bebeklerin uyluk bölgesinde (diz ile kalça arası) deride bir ya da iki boğum bulunur. Bir taraf uyluğunda diğerine oranla daha fazla boğum bulunması doğumsal kalça çıkığı için bir işaret olabilir.

2) Henüz yürümemiş olan çocuk sırt üstü yatırılır ve her iki uyluk gövde ile 90 derecelik bir açı yapacak biçimde kalça ekleminden oynatılır. Bu sırada dizler de bükülmüştür. Daha sonra 90 dereceye getirilmiş olan bacaklardan biri dış yana doğru yatırıhr-açıhr. Normalde dışa yatırılan açılan bacak çocuğun üstünde yatmakta olduğu muayene masasına ya da yatağına değer ya da çok yaklaşır. Aynı şey diğer bacak için de söz konusudur. Oysa, doğumsal kalça çıkığı olan tarafta gövde ile 90 dereceye getirilmiş olan uyluk, dış yana yatırılmak açmak istendiğinde uyluğun bir miktar açıldıktan sonra artık daha fazla açılmadığı gibi muayene masasına ya da yatağa da değmediği görülür. Eğer iki tarafta da çıkık varsa her iki uyluğun da dışa doğru açılmalarmda sınırlılık görülür, çocuk geç yürür.
3] Yürümeye başlamış olan bir çocuğun topallaması ya da iki yana yalpalayarak ördek gibi yürümesi dikkati çekmeyecek gibi değildir.

4) Çocuk sert bir zemine sırtüstü yatırılıp bacakları toplandığında, çıkık olan taraftaki diz normal taraftakinden daha altta kalır. Buna “Allis” belirtisi denir.

5) Çocuk normal taraftaki bacağı üzerinde tek ayak duracak olursa her iki kalçanın düzeyleri birbirinin aynı kalır. Çıkık olan tarafta tek ayak üzerinde durduğunda ise o taraftaki kalça normal olan taraftakinden daha yukarı bir düzeye çıkar. Bu teste “Trandelenburg testi” denilmektedir. Tedavi için çeşitli yöntemler vardır ve bu yöntemler çocuğun yaşma göre, yürümeye başlayıp başlamadığına göre ve diğer bazı ölçütlere göre seçilir. Doğuştan kalça çıkığı tedavisine ne kadar erken başlanırsa alınacak sonuç o kadar iyi olur. Burada çocukları kundaklamaktan vazgeçilmesini ve ara bezinin geniş olarak konmasını yeniden önererek konuyu bitiriyoruz.

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.