Bu virüsler lenf kanseri riskini artırıyor

Lösemi, Lenfoma, Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR) Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, Dünya Lenfoma Farkındalık Günü dolayısıyla, lenfomanın vücutta bağışıklık sisteminin parçaları olan lenf bezlerinin kanserleri olarak tanımlandığını söyledi.

SON YILLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

Lenfoma görülme sıklığının son yıllarda artış gösterdiğini belirten Özcan, “Lenfomalar, son yıllarda düzenli ve istikrarlı olarak artıyor. ABD’de 2014 yılında 80 bin yeni lenfoma vakası bildirilmiştir. Aynı yıl ABD’de lenfoma tedavisi için 13.5 milyar dolar harcandığı tahmin ediliyor” dedi.Lenfoma açısından ileri yaşın önemli bir risk faktörü olduğunu vurgulayan Özcan, şunları kaydetti:”Özellikle yaşlı nüfusun önümüzdeki yıllarda artışı düşünüldüğünde, Türkiye’de lenfomanın artacağı öngörülmektedir. Öte yandan İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü olan ve AIDS’e yol açan Human Immunodeficiency virüs (HIV), uçuk virüsü ailesinden gelen ve tükürükle geçen Epstein-Barr (EBV), HTLV ve özellikle karaciğeri etkileyen bir enfeksiyon olan Hepatit C virüsü (HCV) sebep olur. HCV gibi virüsler de lenfoma riskini yükseltmektedir.”Özcan, mide yüzeyinin kronik iltihabına ve ülserine yol açan, mideye yerleşik Helikobakter Pilori’nin (H Pylori) de mide lenfomasına yol açabildiğine dikkati çekerek, “Bağışıklık sitemi hastalığı olan veya bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullananlarda lenfoma riski ayrıca yüksektir. Sigaranın da lenfomanın alt tipi olan Hodgkin lenfoma riskini artırdığı gösterilmektedir” diye konuştu.

BOYUN, KOLTUK ALTI VE KASIKTA NEDENSİZ ŞİŞLİĞE DİKKAT

Hastaların genellikle boyun, koltuk altı veya kasıkta ele gelen ağrısız şişliklerle baş gösterdiğini anlatan Özcan, bunun yanı sıra çabuk yorulma, sürekli ve nedensiz ateş, gece terlemeleri ve anlamsız zayıflamanın da belirtiler arasında yer aldığını söyledi.Özcan, tanı konulabilmesi için şişliğin olduğu bölgeden biyopsi alınarak incelenmesi gerektiğinin altını çizerek, “Buradaki önemli bir sorun tanıda hata yapılma olasılığının yüksek olmasıdır. Lenfoma tanısında fazla tecrübesi olmayan merkezlerde yapılan incelemeler sonunda konulan tanılar, büyük lenfoma merkezlerinin deneyimli lenfoma patalogları tarafından değerlendirildiğinde tanılar neredeyse yüzde 50 hastada değişebilmektedir” uyarısında bulundu.

“KÖK HÜCRE NAKLİ İLE TEDAVİ MÜMKÜN”

Lenfomada tedavi başarısının her geçen gün arttığını ifade eden Özcan, lenfomanın tam ve kesin olarak tedavi edilebilme olasılığı yüksek bir hastalık olduğunu söyledi.Özcan, şunları kaydetti:”İlginç bir nokta, çok sayıda lenfoma alt tipi olduğu ve bunların tedavilerinin tamamen farklı olabildiğidir. Örneğin bazı lenfomalar, çok acil tedavi gerektirirken, bazı lenfomalar ise neredeyse on yıl tedavisiz izlenebilmektedir. İlk seçenek olarak kullanılan tedaviler istenilen faydayı sağlamadığında hastanın kendi kanındaki kök hücreler kullanılarak yapılan kök hücre nakli veya kardeşten yapılan kök hücre nakli ile tedavi sağlanabilmektedir.”

KANSERLİ HÜCRELERİN ÖZELLİĞİNE GÖRE İLAÇ GELİŞTİRİLİYOR

Tedaviye yönelik yeni ilaçların üretildiğini belirten Özcan, bunların son derece etkili olduğunu bildirdi.Özcan, kanserli hücrenin özelliklerine göre üretilen ilaçların büyük gelecek vadettiğini vurgulayarak, “Üstelik bunların bir bölümü ağızdan alınan hap şeklinde; yani damardan tedavi ihtiyacı da ortadan kalkabilir. Ama iki tane noktayı vurgulamak gerekli. Birincisi, bu ilaçları tamamen yan etkisizmiş gibi düşünmemek gerekiyor. Bunlar kemoterapi değil ama kesinlikle önemli başka yan etkileri var. İkinci konu ise bu ilaçların fiyatları; bazılarının tedavi maliyetleri yüz binlerce lirayı geçebiliyor” açıklamasında bulundu.Lenfoma tedavisinde modern tedavi dışında bitkisel ürünlerle tedavi metotlarına başvurulduğunu ancak bunun çok sakıncalı sonuçlar doğurabildiği uyarısında bulunan Özcan, şöyle devam etti:”Modern tedavi ile çok başarılı şekilde tedavi edilebilen lenfomada ‘alternatif’ adı altında pazarlanan ama aslında hiç bir bilimsel dayanağı olmayan bitkisel ürünlerle tedavi bazen ölümcül sonuçlara yol açabilmektedir. Bu ürünlerin bazıları kullanılan esas ilaçların etkilerini silerken, bazıları da kan değerlerini alt üst ederek veya karaciğeri iflasa sokacak kadar bozarak hastanın tedavi şansını yok etmektedir.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.