Bağışıklık Sistemi Bizi Nasıl Koruyor

Almanya’da yapılan araştırmalara göre halkın yüzde 78.4’ü bağışıklık sistemini, kendi aldığı önlemlerle güçlendirebileceğine inanıyor. İşte bu amaçla yüzde 80’lik bir kesim meyve ve sebzeye yükleniyor, yüzde 60’lık bir grup ise sporla savunma mekanizmasını kuvvetlendirmeye çabalıyor. Her iki kişiden biri bağışıklık sevdasıyla nikotin, alkol ve stresten uzak durmaya çalışıyor veya mutluluğu vitaminlerde, bağışıklık sistemi‘ni güçlendirici maddelerde arıyor. Ancak bağışıklık sistemi‘nin ihtiyacı olan gerçek gücün formülünü bulmak için asıl uğraşanlar, bağışıklık uzmanları, koruyucu hekimler, beslenme uzmanları…

 

İnsan vücudunun mikroorganizmalara karşı verdiği gündelik mücadele bağışıklık sistemi‘ni uyanık tutuyor. Uzmanlara göre iyi işleyen bir bağışıklık sistemi‘ni daha mükemmel hale getirmek diye bir şey söz konusu değil, ancak sistemde gedik meydana geldiği zaman bunun nedenini bulmak gerekiyor.

 

Her gün soluduğumuz hava, yok edilmesi gereken binlerce mikrobu barındırıyor. Organlar ve hücrelerden oluşan karmaşık bir şebeke de sağlığımızın temelini oluşturuyor. Bağışıklık sistemi‘nin barındırdığı katil hücreler, virüs ve kanser hücrelerine karşı verilen mücadelede büyük rol oynuyorlar.

 

BESLENME ÖNEMLİ

 

Araştırmacıların bağışıklık sistemi ölçümünde bugüne kadar yapabildikleri tek şey, kan testiydi. Ancak bağışıklık hücrelerinin sadece yüzde 1’i kanda dolaşıyor. Hücrelerin geri kalan kısmı ise organlarda (yüzde 70’i bağırsakta) bulunuyor. Organlara yönelik bağışıklık ölçümüyapılabilmesi için de, doku içindeki genleri inceleyen yeni bir teknik geliştirildi.

 

Uzmanların büyük çoğunluğu, bağışıklık sistemi‘ni destekleyen en önemli unsur olarak beslenmeyi görüyor. Dünyada her yıl 6 milyon çocuğun yetersiz beslenme sonucu bağışıklık sistemi‘nin çökmesinden kaynaklanan enfeksiyonlar yüzünden öldüğü bildiriliyor. Çinko, selenyum ve demir gibi minerallerle A, C, E ve B6 vitaminleri, bağışıklık hücreleri açısından en önemli maddeleri oluşturuyorlar. Güneş ışını ise bağışıklık sistemi‘ni olumlu ya da olumsuz etkileyebiliyor. Aşırı ultraviyole ışın, sistemi zayıflatıcı etki yapıyor. Ancak belirli dozda ultraviyole banyosu ise grip ve nezleye karşı koruyucu nitelik taşıyor. Spor da bağışıklık sistemi‘ni olumlu veya olumsuz etkileyebiliyor. Ilımlı bir egzersiz bağışıklığı güçlendiriyor. İşte bu amaçla her gün yarım saat süreyle ya da haftada üç kez bir saat süreyle spor yapılması gerekiyor.

 

Bağışıklık sistemi bizi nasıl koruyor

 

Koruyucu hücreler, vücudumuzda sürekli devriye geziyor. Dışarıdan gelen mikroorganizmalara karşı savunma amaçlı olarak bazı organlarda daha fala sayıda hücre toplanıyor. Bağışıklık sistemi‘nin şifreleri de genlerimizde bulunuyor.

 

Bademcik (ileri karakol)

 

Burun ya da ağızdan girmeye çalışan mikroorganizmaları bademcikteki bağışıklık hücreleri yakalıyor. Solunum yolları, mide ve bağırsak enfeksiyondan korunuyor.

 

Bağırsak (cezaevi)

 

İnce bağırsaktaki lenf düğümleri sindirim sistemindeki mikropların öldürülmesinden sorumlu.

 

 

Boyunaltı bezi (eğitim merkezi)

 

Kalp üzerinde bulunan bu organda katil hücreler eğitim görüyor ve mikroorganizmaları tanıyor. Yetişkinlerde organ küçülüyor.

 

 

Dalak (hücre deposu)

 

Karnın sol kısmında yer alan kan temizleyici bu organ da bol miktarda bağışıklık hücresi barındırıyor.

 

 

Kemik iliği (doğumevi)

 

Bağışıklık hücreleri (akyuvarlar) yuvarlak kemiklerin kırmızı iliğinde doğuyor.

Ülkeleri orduları savunur. Vücudumuzun da böyle bir ordusu var: Bağışıklık sistemi… Vücudumuza giren mikroplardan bu sistemin sayesinde korunuyoruz. Eğer bağışıklık sistemigerektiği gibi çalışmazsa ya da çalışamazsa, hastalıklar birer birer karşımıza çıkar. Sağlıklı yaşamak için öncelikle bağışıklık sistemi‘nin düzenli çalışmasını sağlamalıyız.

 

 

Bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileyen pek çok neden var. Bu sistemin güçlü olması ise bazı önlemler almamıza bağlı. Eğer bugüne kadar bağışıklık sistemi‘nizin bazı sorunlarla karşı karşıya kalabileceğini düşünmediyseniz bugünden itibaren önlem almaya başlayın. Tıp uzmanları, herkesin bağışıklık sistemi‘ne önem vermesi gerektiğini vurguluyorlar. İnsanlar yaşlandıkça bağışıklık sistemi‘nin de çalışma düzeninde bozulmalar, zayıflamalar olabilir. Stres ve gereğinden fazla çalışma da bağışıklık sistemi‘nin eski gücünü kaybetmesine neden olabiliyor. Sağlıklı bir yaşam sürebilmek için öncelikle bağışıklık sistemi‘nizi güçlendirmelisiniz. Vücudumuzun ordusunu güçlendiren ve gücünü azaltan nedenlere bir göz atalım:

 

Antioksidanlar kullanın

 

A, C ve E vitaminleriyle selenyum mineraline tıp dilinde antioksidanlar adı veriliyor. Güçlü birbağışıklık sistemi için en gerekli olan maddeler antioksidanlardır. Neden? Bu soruyu kısaca yanıtlamaya çalışalım: Vücut enerji kazanmak için oksijen yakarken özgür radikaller olarak tanımlanan kalıntılar ortaya çıkar. Tıpkı bir ateş söndükten sonra geriye küllerin kalışı gibi. Bu moleküllerin elektronlara ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçlarını başka hücrelerden çalarlar. Böylece hem özgür radikallerin sayısı artar hem de başka hücreler zarar görürler. Ayrıca A,C ve E vitaminlerinin bağışıklık sistemi‘ni güçlendirici nitelikler taşıdıkları biliniyor.

 

Musluk suyu içmeyin

 

Musluk suyunu içmeye kalkışmayın. Günde sekiz bardak su içmeniz gereklidir, ama içtiğiniz suya dikkat etmelisiniz. Musluk sularındaki mikroplar, bağışıklık sistemi‘ni güç durumda bırakır. Sistem bu sularla aldığınız toksinleri yok etmek için büyük çaba harcar.

 

Egzersizin önemi

 

Meme kanseri ve kalp hastalıkları gibi önemli sorunlarla karşılaşma tehlikesini gidermek için vücut egzersizleri yapmak gerekiyor. Soğukalgınlıkları ve enfeksiyonlardan korunmak için de egzersiz yapmalısınız. Haftada beş gün, 45 dakika egzersiz yapmak bağışıklık sistemi‘ni güçlendirir.

 

Stresten korunun

 

Bağışıklık sistemi‘nin en büyük düşmanı strestir. Beyinde hipotalamus adıyla bilinen bir stres merkezi var. Bu merkez çevreden, beynin öbür bölümlerinden ve bağışıklık sistemi‘nden gelen mesajları toplar. Hipotalamus, stres işareti aldığı zaman bunu vücudun diğer bölümlerine aktarır. Kortisol adı verilen stres hormonu, bağışıklık sistemi‘nin düzenli çalışmasını engeller.

 

Gülmenin yararları

 

Bugüne kadar hiç kimse gülmekten ölmedi ve ölmeyecek de. Gülmek, kan basıncını düşürüyor, kanın dolaşımını hızlandıryor, solunumu güçlendiriyor. Ayrıca gülmenin bağışıklık sistemi‘ne de doğrudan etkili olduğu biliniyor. Gülme sırasında bağışıklık sistemi‘ndeki öldürücü hücreler, vücuda saldırmaya hazırlanan düşman hücreleri yok ederler. Gülme kesildikten sonra da öldürücü hücrelerin faaliyeti devam eder.

 

Uykusuz kalmayın

 

Uzmanlar, yetersiz uykunun bağışıklık sistemi‘nin gücünü azalttığını hatırlatıyorlar. Yapılan araştırmalara göre uykusuzluk çeken kişilerde bağışıklık sistemi‘nin gücünde en az yüzde 10 oranında bir azalma oluyor. Bağışıklık sistemi‘nin kendini yenileme olanağı olmadığı için çeşitli etkenler onu zayıflatıyor ve siz de hiç beklenmedik zamanlarda sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalıyorsunuz.

 

Şekerden uzak durun

 

Şeker, pasta, ve tatlandırılmış içecekler, size geçici olarak enerji verebilir. Fakat bunlar bakterilerle mücadele eden hücrelerin faaliyetlerini engellerler. Yüz gramdan fazla şeker, kandaki akyuvarların yabancı maddecikleri ve mikroorganizmaları yok etmelerini engeller. Bilim adamları şekerin, bakterilere ve virüslere saldıran nötrofil adındaki hücrelerin faaliyetini engellediğini belirtiyorlar

 

Yağsız rejime hayır

 

Beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirirken bir noktaya dikkat etmelisiniz. Az yağ kullanmak, kanser ve kalp krizi tehlikesini azaltıyor. Fakat yağı tamamen beslenme listenizden çıkarmanız sağlığınızı tehdit edebilir. Tamamen yağsız bir rejim uyguladığınız zaman bağışıklık sistemi‘nin hücreleri vücuttan gelen tehlike işaretlerini algılayamazlar. Hayvansal yağları mümkün olduğu kadar az kullanın ama bitkisel yağlardan tamamen vazgeçmeyin.

 

İyimserlik gerekli

 

Günümüzde insanların iyimser olmaları çok zor. Fakat bağışıklık sistemi‘nin iyi çalışması için olayları değerlendirirken iyimser bir tutum içine girmelisiniz. Yapılan araştırmalar, sağlık sorunlarından korunmayı başaran kişilerin karamsarlığı bir yana bırakmış olduklarını gösteriyor. Vücudunuzda sizi sorunlardan koruyan çok güçlü bir sistem var. Onun güçlü ve faal olması için elinizden geleni yaparsanız, o da sizi dertlerden koruyacaktır

Çocukların bağışıklık sistemi zayıflıyor

İngiltere’nin ünlü tıp dergisi The Lancet’de yayınlanan bir makaleye göre; hayat standartlarının ve hijyen şartlarının gelişmesi, çocuklarda hastalıklara karşı bağışıklık sistemi‘nin zayıflamasına sebep oluyor.
Royal Manchester Çocuk Hastanesi öğretim üyesi Dr. Richard McNally tarafından yayınlanan makalede, hızla gelişen dünyadaki hayat standarlarının artması ile hijyen şartlarının da iyileştiği ve mikropların 20 yıl öncesine göre daha çok azalmasıyla çocukların bağışıklık sistemleri‘nin hastalıklara karşı dayanıksız hale geldiği vurgulandı.
McNally tarafından 435 çocuk üzerinde yapılan araştırmada, yaşları 1 ila 4 arasındaki çocukların kan kanserine yakalanma oranının 20 yıl öncesine göre yüzde 70 oranında arttığı belirtildi. McNally, araştırmalarında en fazla kan kanserinin görüldüğü çocukların 1 ila 4 yaş arasında olduğunu ve bu yaş grubunun immün sistemlerinin güçsüzlüğü yüzünden hastalığı geliştirdiklerini dile getirirken, bağışıklık sistemleri‘nin zayıflamasına ise, mikropsuz sağlıklı ortamlarda yaşanmasının sebep olabileceğini kaydetti.
Çocukların eskiden mikropları tanıdığını ve bu mikroplarla mücadelede güçlü bir bağışıklık sistemi geliştirdiklerini kaydeden Dr. McNally, gelişmiş ülkelerde aşırı temizlik ve hijyen şartlarının, vücutların mikrobu tanımamasına sebep olduğunu dile getirdi.

Bağışıklık sistemine gen bulundu

ABD’deki Virgina Üniversitesi’nden uzmanlar, bağışıklık sistemi hastalıklarına neden olan bir geni tesbit etti. Bilim adamları, bağışıklık sistemi hastalıklarında moleküler hasara yol açan geni, laboratuvar hayvanları üzerinde yaptıkları araştırma sırasında belirledi. Science bilim dergisinde yer alan araştırmada, bulunan genin, histamin üzerinde reseptör rolü oynayan proteini etkileyerek, bağışıklık sistemi‘nin hastalıklara karşı dirençli olmasını önlediği gözlendi. Vücudun bağışıklık sistemi‘nin kendi dokularını yabancı madde sanarak saldırıya geçmesi sonucu, bağışıklık sistemi meseleleri olarak bilinen Multiple Scleroz ve romatizmal arterit gibi hastalıklar meydana gelebiliyor

Vücudun mikropla savaş stratejisi

1974 yılında kurulan İmmünoloji Derneği, Türkiye adına IUIS’e destek veriyor. İmmün yanibağışıklık sistemi, insanın enfeksiyon hastalıklarına veya yabancı maddelere karşı direncini ve savunmasını sağlar.

İmmünoloji hangi konuları araştırır?

Doğuşdan ve sonradan kazanılan immün yetersizlikler, enfeksiyon hastalıkları (AIDS, viral enfeksiyonlar, mantar enfeksiyonları), aşılama, kansere zemin hazırlayan etkenler, romatizmal ve otoimmün hastalıklar, organ ve kemik iliği transplantasyonları, allerjik hastalıkların nedenleri ve tedavileri temel immünolojinin araştırma konularıdır.

Doğal savunmayı sağlayan maddeler nelerdir?

Bakteri, virus, parazit, mantar gibi küçük canlılar ağız, burun, göz, deri, mide, akciğerler, idrar yolları ve kan yoluyla vücudumuza girmeye çalışırlar. Vücudun dış ve iç yüzeylerindeki normal bakteri florası, hastalık yapan canlıların üremesine izin vermez. Doku ve vücut sıvılarında (gözyaşı) bulunan lizozim, bakterilerin ölümüne neden olurlar. Kanımızda çok düşük düzeyde bulunan ve sayıları 30’a yaklaşan kompleman proteinleri vücudumuza giren küçük canlıların uyarısı ile hızla artar ve hücre duvarını zedeleyip küçük canlıların ölümüne yol açar.

Savunmada görev alan hücreler hangileridir?

Kemik iliğimizde bizi küçük canlılara karşı savunan ve farklı isimlerle anılan akyuvarlar yapılır. Akyuvarlarımız (nötrofiller, monositler, makrofajlar), B lenfositleri, T lenfositleri ve doğal öldürücü hücreler gibi birçok hücre gruplarından oluşur.

 İmmün (bağışıklık) sistem nasıl savunur?

Vücudumuza giren bakteri, virüs, mantar, parazit ve farklı maddelerle önce tanışır ve onun bir yabancı olduğunu farkeder. Sonra ona karşı savunmak için mikroba özgü B ve T hücreleri oluşturur. B hücreleri, T hücrelerinin yardımıyla enfeksiyon etkenine karşı ‘antikor’ denilen koruyucu maddeler yapar. Bu antikor yapan bellek (hafıza) hücresini ikinci bir mikrop saldırısına hazırlıklı olmak için ömür boyu saklar. Enfeksiyon hastalığına yakalanan veya aşılanan bir kişi aynı mikrop ile tekrar karşılaştığında immün sistem hafızasında taşıdığı hücrelerin yardımıyla hemen bu mikrobu tanır. Hızla savunmaya geçer. Bu nedenle geçirdiğimiz bir hastalığa yeniden yakalanmayız veya hastalığa karşı aşı yapıldığında enfeksiyon hastalığından korunuruz.

Enfeksiyon neye denir?

Mikroplar vücudumuzda bulunan tüm bu savunma silahlarını geçip, seçtiği bölgede üremeye başlarsa kendinizi yorgun hissedersiniz. Ateşiniz yükselir. Öksürürsünüz, boğazınız, göğsünüz veya karnınız ağrır. Bu duruma ‘enfeksiyon’ denir. En kısa zamanda doktora başvurmanız gerekir.

Primer İmmün Yetersizlik Hastalıkları’nın uyarıcı belirtileri nelerdir?

En önemli 10 belirtisi şunlardır;

1- Bir yılda 8’den fazla infeksiyon geçirme

2- Bir yılda 2’den fazla ciddi sinüs infeksiyonu

3- 2 aydan uzun süren etkisiz antibiyotik kullanımı

4- Bir yılda 2’den fazla pnömoni

5- Büyüme ve gelişme geriliği

6- Yineleyen derin doku veya organ apseleri

7- Bir yaşından sonra ağızda veya ciltte süregen mantar infeksiyonu

8- İnfeksiyonu iyileştirmek için damar içi antibiyotik kullanımı gereksinimi

9- 2’den fazla derin doku yerleşimli infeksiyon

10-Ailede primer immün yetersizlik öyküsü

Sekonder İmmün Yetersizlik Hastalıkları nedir?

Bağışıklık sistemi kanserli hastalar, şeker hastalığı, böbrek ve karaciğer yetersizliği, otoimmün bazı hastalıklar, immünsupressif ilaç(kortikosteroid, siklosporin) tedavisi sırasında, ağır beslenme bozukluğunda (malnutrisyon) zayıflamaktadır

Diyabet riski SUMO-4 genindeki mutasyona bağlı

Amerikalı bilim adamları diyabet tip 1 hastalığının gelişiminde etkili olan bir gen mutasyonu saptadı. SUMO-4 geni bağışıklık sistemi‘nin ayarlanmasında önemli bir rol üstlenmekte. Araştırmacılar tarafından saptanan mutasyon, bağışıklık sistemi‘nin aşırı reaksiyon göstererek pankreastaki hücrelere saldırmasına yol açıyor ve bu hücreler daha sonra şeker metabolizması için gereken ensülini üretemiyor.

Nature Genetics dergisinde yayımlanan Georgia Tıp Üniversitesi’nden Jin-Xiong She ve Cong-Yi Wang’ın araştırmasına göre, 1000 diyabet hastası kadında hangi genlerin kalıtımla geçtiğini incelendi ve SUMO-4 geninde doğal olarak meydana gelen değişimin diyabet tip 1 riskini yükselttiği saptandı. Mutasyondan etkilenenler, bağışıklık sistemi‘ni tetikleyen bakteri veya virüsle temas ettiklerinde bağışıklık sistemi‘ndeki dengeli etkinlik altüst oluyor ve kendi dokusuna da saldıran bir bağışıklık reaksiyonu gelişmekte.

Bilim adamlarının son incelemelerine göre SUMO-4, belli başlı bir molekülün etkinliğini kontrol altına alan bir proteinin bilgilerini içermekte. Bu protein ise uzmanlaşmış olarak savunma sisteminde etkili olan sitokinlerin üretimini ayarlıyor. SUMO-4 değişime uğradığı taktirde bu ayar mekanizması bozuluyor, sitokin üretimi önemli ölçüde artıyor ve savunma maddeleri doğrudan doğruya pankreastaki ensülin üreten hücrelere yönlendirilmekte.

She ve Wang, SUMO-4 geninin Multiple Skleroz ve Lupus Erythematodes gibi diğer otobağışıklık hastalıklarında etkili olabileceğini sanıyorlar ve bu nedenle şimdi genin bu hastalıklar üzerindeki rolünü araştırmaya başladılar.

Bağışıklık sistemi solda

Beynin sol yarısı sadece dilden sorumlu değil. Amerikalı bilim adamları bağışıklık sistemi‘nin de aynı bölgede işlediğini buldular.

Araştırmacılar bu sonuca epilepsi hastalarıyla ulaştılar. İncelemeler sol beyin yarısındaki hasarların bağışıklık sistemini zayıflattığını gösteriyor. Annals of Neurology dergisinde yayımlanan araştırma için Georgetown Üniversite Kliniği’nden Kimford Meador, ağır epilepsi nöbetleri yüzünden sol veya sağ beyin yarısının bir kısmı alınan 22 epilepsi hastasını inceleyince sol beyin yarısından ameliyat edilen ve sağ ellerini kullanan hastalarda, lenfosit ve T hücreleri gibi savunma hücrelerinin azaldığını görmüş. Oysa sağ beyin yarısından ameliyat olan hastalarda iki savunma hücresinde de artış söz konusuydu. Ancak bu sonuçlar sadece sağ elini kullananlar için geçerli, aynı etkinin solaklarda ya da iki elini de kullananlarda gelişip gelişmediği henüz bilinmiyor. Sonuçlar, sol beyin yarısında enfarktüs geçiren hastaların da enfeksiyonlara karşı neden daha duyarlı olduklarını açıklıyor. Meador, bu yüzden sol beyin yarısından ameliyat olan hastaların enfeksiyondan korunmaları için doktorlara daha dikkatli olmalarını önerdi. Bununla birlikte beyin fonksiyonlarının bağışıklık sistemi‘nin reaksiyonunu ne şekilde çalıştırdığı henüz belirsiz.

Bağışıklık sistemini güçlendirmek için
Malzemeler: Bir tatlı kaşığı toz karanfil, bir çorba kaşığı zerdeçal, bir çorba kaşığı zencefil, bir çorba kaşığı havlican, bir tatlı kaşığı tarçın, bir çorba kaşığı çörekotu, bir çorba kaşığı ısırgan tohumu ve bir kavanoz süzme bal.
Hazırlanışı: Kolayca hazırlayabilmeniz için ölçülerini kaşıkla verdiğimiz malzemelerin hepsini bir kiloluk süzme balın içine dökerek tercihen bir tahta kaşıkla iyice karıştırın. Serin bir yerde muhafaza edeceğiniz bu karışımdan sabah ve akşam (Ramazan boyunca sahurda ve iftarda) bir çorba kaşığı alın.
Etkisi: Birkaç gün kullandıktan sonra vücudunuzun bağışıklık sistemi ve karaciğeriniz güçlenecektir. Bu formulü bir veya iki haftalık kürler halinde muhtelif aralıklarla tekrarlayabilirsiniz.
Vücudun direncini
artırmak için
Malzemeler: 80 gr. saf arı sütü, 20 gr. zencefil, 20 gr. ginseng, 100 gr. polen, 1 kg. bal.
Hazırlanışı: (Bu karışım 12 yaş üzerinde olanlara ve hiçbir rahatsızlığı olmayanlara tavsiye ediliyor.)
Önce poleni öğütün. Daha sonra tüm malzemeleri tahta kaşıkla karıştırarak balın içine dökün ve karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı cam kavanoza koyup alüminyum folyoyla sarın ve buzdolabında saklayın. Sabah ve akşam yemeklerden bir saat önce bir tatlı kaşığı alın. (Ramazan boyunca sahurda ve iftarda yemeğe başlamadan önce alıp bir süre bekledikten sonra yemeğe başlanmalı).
Etkisi:Bu harika formül, vücudunuzun hastalıklara karşı direncini artıracak, kolay hastalanmanıza engel olacaktır.
Her derde deva şifalı kür
Malzemeler: 50 gr. ıhlamur, 20 gr. adaçayı, 20 gr. hatmi, 20 gr. zerdaçal, 50 gr. zencefil, 20 gr. havlican, 50 gr. karanfil, 20 gr. tarçın, 20 gr. gül kurusu, 40 gr. melissa, 20 gr. ısırgan otu, 20 gr. 50 gr. portakal çayı, 100 gr. kuşburnu çayı, 100 gr. papatya
Hazırlanışı: Bütün malzemeleri karıştırarak iyice harmanlayın. Bunu bir bez ya da naylon torbada saklayabilirsiniz. Hergün, hazırladığınız karışımdan bir avuç alarak bir litre suyun içine atın ve 10 dakika kadar kaynatın. Süzdükten sonra hergün 5 su bardağı içebilirsiniz. Tatlandırmak için içerken bir miktar şeker de kullanılabilir.
Etkisi: Grip, nezle, soğuk algınlığı, faranjit ve bronşit gibi hastalıkların tedavisinde son derece etkili bir formül. Sürekli kullanıldığında ise vücudu hastalıklara karşı koruyor.
Altıncı his keşfedildi
Altıncı his var mı, yok mu? Bu soruya cevap arayan Amerikalı bilimadamları, bağışıklık sistemi‘nin altıncı his olabileceğini iddia ediyor. Bağışıklık sistemi vücudu sadece mikroplara karşı korumuyor, ayrıca beyini harekete geçirerek gerekli tepkilerin vermesi için uyarıyor.
Bazı insanlar altıncı hisse sahip olduklarını iddia ederler. Şimdilerde bilim adamları da 5 duyu organının yanı sıra başka bir duyu sisteminin daha olduğunu öne sürüyorlar; Bağışıklık sistemi. Bağışıklık sistemi, vücudu sadece mikroplardan korumuyor, ayrıca beyini harekete geçirerek gerekli tepkileri vermesi konusunda uyarıyor.
Washington Post Gazetesi’nin haberine göre bağışıklık sistemi, vücudu sadece mikroplardan koruyan bir mekanizma değil. Bağışıklık sistemi biyolojik algılayıcılarla, iç ve dıştaki gelişmeleri takip ederek, beyine sürekli bilgi aktarıyor.
Teoriye göre, mesela gürültülü bir ses duyulduğunda, ya da flaş patladığında, bağışıklık sistemi‘nin ‘dinleme karakolları’, beyine sinyal yolluyor. Beyinde bu sinyaller doğrultusunda tepki veriyor. Kişi sesin kaynağını bulmak için başını çeviriyor ya da ışıktan korunmak için gözkapağını indiriyor.
BEYİNLE İLEŞİTİM
Bazı bilimadamları ise bağışıklık sistemi‘nin kadınlara eş seçiminde bile yol gösterdiğini öne sürüyor. Colorada Üniversitesi nöroloji uzmanlarından Steven F. Maier, ‘Bağışıklık sistemi‘ni önemli bir duyu organı olarak kabul ediyoruz’ diyor.
Bilimadamları uzun yıllardan beri beyinin bağışıklık sistemi‘yle iletişim kurabildiğinin farkındaydılar. Mikroplara karşı vücudu savunan bazı alyuvarların beyinin salgıladığı kimyasallara duyarlı olduğu biliniyordu. Bu da sürekli stres altında yaşayan insanların bir süre sonra bağışıklık sistemlerinde görülen rahatsızlıkları açıklıyordu.
Ancak bağışıklık sistemi‘nin de beyinle iletişim kurabildiği yeni bir bulgu. Moleküler test sistemlerinde yaşanan gelişmeler ile bağışıklık sistemi‘nin gizleri ve merkezi sinir sistemi üzerindeki etkileri yavaş yavaş deşifre ediliyor.

Bağışıklık sistemi bizi nasıl koruyor  Bağışıklık sistemi bizi nasıl koruyor hakkinda aciklamalar Bağışıklık sistemi bizi nasıl koruyor konusunda bilgiler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.