Asidoz, vücut sıvısı ve kanda asidik maddelerin artışına asidoz denir.

1. Tedavisi Gökçek İksiri ve Gökçek Tonikle ve doğru beslenmekle mümkündür. (Gökçek Diyet)
2. Bazik Tuz veya Karbonat iyi gelir fakat etkileri geçicidir. Akut hallerde kulanılır.

Asidoz:Helicobacter pylori isimli bakteri asidoz nedeniyle zayıflayan mide ve onikiparmak bağırsağına daha kolay yerleşir. Candida albicans isimli maya mantaları ise bütün sindirim organlarının mukazasında bunsada daha çok bağırsaklarda, özeliklede kalın bağırsağa yerleşir. Her ikiside asitlenmeye sebep olur ve toksik maddeler özeliklede zehirli gazlar, zehirli alkoller ve biyojen aminler (örneğin allerjiye sebep olan histamin) üretirler.
Bir çözeltide varlığı ile bir asit veya bir alkalinin eklenmesinden oluşan pH değişmelerini azaltan kimyevi maddelere tampon adı verilir. Vücudun kimyevi tamponları içinde 4 ana tampon sisteminden söz edilebilir: Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi, protein tampon sistemi, fosfat tampon sistemi ve bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi. İnsan bünyesinde, kanın pH’sı bir ömür boyu belirli bir denğede tutulmakta olup ortalama pH:7,4′dır. İnsan ömrü boyunca, yaz ve kış, gece ve gündüz demeden kanın pH’sı sabit tutulmaya çalışılmaktadır. pH’da çok az bir oynamanın (asit veya baz (alkali) 02 oranında dahi kayma olunca hayati tehlike olur. Yani pH’sı 7,35′in altı veya 7,45′in üstü olursa hayati tehlike olur. pH’nın korunmasında vücudun tampon sistemleri ve bu arada akciğer ve böbreğin büyük rolü vardır. Akciğer ve böbreklerde asit iyonların dışarı atılır. Bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi tampon sistemler içinde adından en f azla bahsedilen bir sistemdir. Bikarbonat-karbonik asit sistemi, zayıf bir asit ve bunun kuvvetli bir bazla meydana getirdiği tuzun karışımından ibaret bir sistem olup, diğer bütün tampon sistemlerin tabi olduğu kanunlar uyarınca çalışır.
Vücudumuzda 100 trilyon hücredeki metabolik değişimler yani hücrede enerji oluşumu sırasında karbonikasit (H2CO3) çıkar ve ayrıca bazı besinler (et, peynir ve mamüleri) ve içecekler (siyah çay, kahve ve kola) vücudun asit oranını aşırı yükselir. Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi ve sodyumbikarbonat (NaHCO3) karbonikasidi tampon sistemi ile vücudun aist-baz denğesi korunur. Karbonikasit ve laktikasit (sütasidi) su ve karbondiokside dönüşür ve buda böbrekler ve akciğer tarafından dışarı atılır. Dışarı atılamayan asitler mineraller tarafından tuza (asidik tuzlar, bazik tuzlar veya halojenik tuzlar, yemek tuzu değil) dönüştürülür, sonra bağdokularına CURUF şekline yerleşir (depolanır) ileride atılmak için. Bu sürekli depolama hücre ve dokuların beslenmesini engeller. HCO3 + X (metal, ametal helogen, örneğin sodyum, klor, flor, kalsiyum, magnesiyum vb.)——>HCO2X oluşur. Ve bu CURUFTUR ve bu curufa ileride bakteri virüs ve mantarlar yerlaşerek zehirli gazlar, zehirli alkoller ve hormona benzer biyojen aminler üretirler. Vede sayısız hastalıkların merkezi oluşur.
Kanda ve hücreler arası sıvıda karbonik asit, asetik asit, fosforik asit, sülfirik asit ve sütasidi (laktik asit) yoğunlaşması kalp kaslarına zarar verir ve kalp krizi ortaya çıkar. Ayrıca beyin kanaması, kandolaşımı anormalikleri ve müzmin iyileşmeyen yaralar görülür. Hemoglobin ve sodyumbikarbonat asidin bir kısmını tampon sistemi ile baza çevirir ve asitlenmeyi önler. Tabii vücutta yeterince mineral varsa, yoksa depoluyarak CURUF oluşturur. Bu nedenle derin nesfes alınca daha çok karbondioksit dışarı atılır ve buda vücuttaki asidin azalması demektir. Mide tarafından tuz ve karbonikasidin sodyumbikarbonat ve tuzasidine çevrilmesi ile ortaya çıkar. ( NaCl + H2CO3 —-> NaCO3 + HCl ) Mide derisi bir kaç tabakadan oluşur iç tabakalar bu görevi görür. Tuz asidi midenin içine verilirken sodyumbikarbonat Pankreasa gönderilir.
Kanın pH-Değeri 7,4?dır, yani hafifi bazik olup bu değer 7,35-7,45 arasında hafif değişebilir. Vücüdumuzdaki bir çok metabolizma hareketleri sonucu (proteinler parçalanınca fosforik asit, sülfirik asit, yağlar ve karbonhidratlar parçalanınca asetik asit va karbonik asit oluşur.) asit oranı yükselir ve bunun beli bir zaman sonra yeniden normal seviyeye gelmesi gerekir. Bazik olan minereallerle (potasyum, sodyum, kalsiyum, magnesyum) gibi) kanın asit-baz denğesini sağlamada önemli rol oynar. Bilindiği gibi tuzun yapısı sodyum ve klorid isimli iki elementten oluşur. Şayet kişi aşırı et, peynir ve mamülleri, tatlılar yer ve siyah çay, sigara ve alhol içerse kandaki pH-değerinin asitlesmesine sebep olur, çünkü bu besinler asitleşmeye neden olurlar.
Bağırsaklarda pH-Değeri 5-7 arası olması gerkir, yani hafif asidik bir ortam olması gerekir. Bağısakflorasının en önemli faydalı bakterisi olan laktikasitbakterileri (sütasidibakterileri) ancak bu ortamda yaşayabilirler. Bagirsakflorasini oluşturan bakteriler lifli besinleri parcaliyarak yağasitlerine dönüştürürler, bu insan sağliği için cok önemlidir. Bağirsakforasi ayni zamanda B12 ve K2-Vitamini gibi önemli vitaminleride yaparlar. Bu ne demek, bu kişi şayet lifli besinler (sebzeler, meyveler ve kepekli un mamüleri) yemezse avitaminoza (vitaminyetersizliği) ortaya cikar.
Bağırsakalrdaki zehirli gaz dışarı atılmazsa sindirim salğılarına karışır ve zehirlenmeye neden olur.
Kalp kaslarının pH’sı 6,9 yani çok hafif asitli ortamdadır, fakat 6,5′in altına düşerse kalp krizi olur.
Asitleri lenf bezi asidik tuz çevirirken şişer.
Asidoz nedeniyle mantarlar özeliklede bağırsak mantarları çoğalır.
Asidozla birlikte amoniak, aflotoksin ve aldehidler çoğalır ve bunlaer başta karaçiğer ve beyine zarar verirler.
Asidoz nedeniyle küçük kandolaşımı anormalikleri ortaya çıkar ve basur oluşur.
Tatlı besinler metabolik değişimler sonucu aside dönüşür. Bu asidi atmaya çalışır aramazsa curufa dönüştürerek depolar.
Fazla yağlar (et ve peynir) asetikaside buda asetik tuzuna dönüşür. Bu nedenle Et mamülerindeki protein ürük aside dönüşür, buda ürikasit tuzuna dönüşerek curuf şeklinde depolanır.
Asitler asidik tuza dönüşürken aşırı oranda sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi mineraller harçanır. Asitleri nötürleştirmekte veya hücre yapımında kulanılması gereken mineraller azalır.
Hücre asitlenmesi ve curuflanması nedeniyle hücreler sertleşir. Örneğin Eritrozitler sertleşince oksijeni ve besleyici maddeleri hücrelere kadar taşıyamaz çünkü esnekliğini kaybeder.
Asidoz nedeniyle nefes darlığı ortaya çıkar çünkü eritrozitler oksijen taşımakta ve ve kılcal damarları çemkete zorlanır.
Asidozla birlikte kanda proteinde varsa kanın akışı yavaşlar çünkü koyulaşır.
Curuf için harçanan mineraller saç, kemik ve kemikten alındığından, kemiklerin yoğunluğu azalır, tırnaklar kırılır ve saçlar dökülür.
Curufun sertleşmesi deride şişli,klere yani selülite sebep olur.
Asidoz nedeniyle iğne şekilinde asit kristalleri oluşur ve bu kristaller kıkırtakları tahripeder ve neticede disklerde beslenemez ve disk fıtığı görülür ve eklemler deforme olur.
Asit kristalleri sinir hücrelerine batar ve sinirsel ağrılar görülür.

Asitlenme kolesterolada sebep olur. Asit kandaki kalsiyumu kendine bağlar, kanda kalsiyum bulamazsa damarların iç duvarındaki kalsiyumu alır ve buradada bulamazsa kemiklerden kalsiyum alır. Alınan kalsiyum yerine kolesterol görev alır. Şayet sürekli azalan kalsiyum yerine kolesterol eklenirse damarlar sertleşir. Bu sertleşen damarlar mesela tansiyonun yükselmesi ile birlikte damarın iç duvarında çentikler (küçük yırtılmalar) görülür. Bu yırtıklarda kolesterolla yamanır ve sürekli damarlar sertleşir. Kemiklerde bir miktar kalsiyumun eksilmesi büyük bir problem olmayabilir ama kanın çok hafif asitlenmesi ölüm demektir.
Kemo terapi gören ağır hastalarda aşırı hücre ölümü görülür, hücre ölümleri kandaki ürikasidi artırır. Bu nedenle eksilen kalsiyumu açil olarak damardan takviyeetmek gerekir.
Fosforasitli içecekler (limonata) kandaki ve kemikteki kalsiyumu dışlar ve onun yerine geçer. Böylece kemik erimesi görülür.
Romatizma bir asidoz hastalığıdır. Et ve peynir yiyenlerde aşırı oranda ürikasit görülür. Bunu asidik tuza çevirmek için aşırı oranda X-Elementleri (sodyum, potasyum, kalsiyum, flor, klor, magnesiyum vb..) gerekir. Ürikasiti Ürikasit kristallerine dönüştürerek depolanır. Böbrekler beli miktarda ürükasiti dışarı atar. Şayet protein alımı devam ederse veya çürük diş varsa (buda sürekli protein parçalanmasına neden olur) böbrekler bu kristalleri dışarı atamazsa, ürikasit tuzuna çevirerek depolar ve bu kristallerde dokuya batarak ağrı verir.
Midenin zayıflaması veya iltihaplanması nedeniyle kaliteli veya yeterince sodyumbikarbonat üretemez. Buda vücutta asitlenmeyi önleyen en önemli faktör olan sodyumbikarbon yetersizliğine vede neticede asidoza sebep olur. Asidoz sonucu: Kalp ve kandolaşımı rahatsızlıkları, kabızlık, romatizma, gut hastalığı, şeker, yağ hazımsızlığı, kanser ve diğer iltihaplı bir çok hastalık ortaya çıkar.
Et-, peynir ve etmamüleri vücudumuzdaki H+ (hidrojen) ve C+ (karbon) iyonlarının yükselmesine neden olur. Bunu nötüleştirmek için O2- (oksijen) iyonları gerekir ve O2- iyonlari ile birlikte H2CO3 (karbonikasit) ortaya çıkar. Buda H2O (su) idraryoları ile CO2 (karbondioksit) nefesyolları ile dışarı atılır. Aşırı et-, peynir ve etmamülleri ise H2CO3?nin aşırı yükselmesine sebep, buda kanın asitlenmesi demekdir ve bu büyük tehlikedir. Asitlenmeyi durdurmak için küçük beyin akçiğere O2- alımını yavaşlatmayı emreder, O2-alımının yavaşlaması ile birlikte beslenemeyen hücreler nedeniyle kişi hemen yorulur. Uyumakla yorğunluk geçmez, bu nedenle en fazla haftada iki gun et yenmelidir ve asla peynir yenmemelidir.
Pankreas zafiyeti: Bir diğer faktör ise bilindiği gibi mide asidi olup onu pankreasın salğıladığı sodyumhidrojenkarbonat?la nöturleştirir. Şayet pankreas zafiyeti söz konusu ise o zamanda kandaki asit ? baz dengesi bozulabilir. Asit-baz denğesinin bozulmasi bir çok hastalığın ortaya çıkmasına sebeb olabilir. Bu hastalıkların başında hertürlü allerji, hertü iltahaplı (enfeksiyon) rahatsızlıkları, kronik yorğunluk, belfıtığı, kas ve eklem rahatsızlıkları, mide-bağırsak rahatsızlıkları ve yüksek tansiyona sebeb olabilir. Bu nedenle bazik ağırlıklı besinlerle beslenmek gerekir ve bunlarin basında sebze ve kepekli ekmek gelir.
Yanlış beslenme sonucu bağırsaklarda pH-7 civarına (nötür) veya hafif üstüne çikarsa, buda besinmaddelerinin sindirimi sırasında ortaya çıkan amonyumu (NH4+) amonyaka (NH3) dönüşmesi demektir. Amonyak nötür, yani positif veya negatif yüklü olmadığından kolaylıkla hücrelere sızar ve buradan kana karışır. Kandaki amonyak biyojen aminler ve mikropların salğıladığı zehirli gazlar ve zehirli alkoller’de karaçiğer tarafından arıtılır. Bu ise karaciğeri aşırı yorar vede asli görevini yapamaz, yanıi enzimler salğılıyamaz hale gelir. Bu durumun uzun sürmesi bağırsakflorasının bozulmasına vede daha çok artık madde ortaya çıkması demektir ve bu şeytan üçğeni bozulmaz ise bir çok hastalığa neden olur. Amonyak hücreler için tehlikeli bir zehirdir, amonyum ise bağırsakmukazasını temizleyici özeliklere sahiptir.
Mide-Bağırsak zafiyeti: Bir diğer önemli faktör ise mide aşırı katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çikolata, keks vb.), soft içecekler (kola, fanta vb.), özeliklede dikkatsizce kulanılan kimyasal ilaçlar ve bunlarında en tehlikelisi olan ve bağırsak florasını ve mide mukazasını tahrip eden antibiyotiklerdir. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mide iltihaplanması, midemukazası iltihaplanması ve bağırsak florasının bozulması ve iltihaplanması tabi azalan faydalı bakterilerin yerine MANTARLARIN yerleşmesi. Bunedenle Mide yeterince intrinsic fakrorü (sialinasitli glukoprotein) salğılıyamaz ve bağırsakalrdaki mantarlarda sürekli mikotoksinler (mantar zehirleri) üretir. Intrinsic faktorü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasılki diabet hastaları için insulin ne kadar önemli ise besinlerin sindirilmesi içinde İntrinsic faktorüde o kadar önemlidir. İntrinsic faktorünün yetersizliği vitamin ve mineral yetersizliğine sebep olur. Neticede bir çok hastalık ortaya çıkar ve bunlardan bazıları: Allerji, derihastalıkları, sindirim organlarindaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722)
Doğalilaçlarla asidoz, yani kanın asitlenmesi tedavi edilebilir. Bunların başında
1-) Gökçek İksiri
2-) Gökçek Tonik
3-) Bazik Tuz gelir, fakat bu kalıcı bir tedavi değildir, sadece geçici olarak asidi düşürür.
Kalıcı tedavi sadece Gökçek İksiri ve Gökçek Tonik ile mümkündür. Su alırken asitli su veya içecek (cola, fanta, gasoz) vede özelikle siyah çay asla içilmemelidir. Özelikle içme sularına karbonikasit (gazlı içeceklerin hepisinde mevcuttur.) katılmaktadır, bu ise sağlıklı değildir. Bunedenle naturel su içilmeli vede birleşiminde hidrojenkarbonat olanlar tercihedilmelidir.
2-) Asit-baz dengesini en iyi ZYE preparatları veya Gökçek İksiri dengelemede yardımcı olabilir. Bu asidoz?a doğru yönelen pH-değerini normala çevirir vede hertürlü mikrobu (bakteri, mantar, virus ve parazitler,) zararsız halle getirir. Ayrıca aradoku ve muhazadaki (sümüksü iç deri; mide mukazası, bağırsak mukazası gibi) artık maddelerin dışarı atılmasını sağlar ve lenf bezelerini çalıştırır (nezleye bak). Ayrıca stres, aşırı çalışma temposuda vücudun asitlenmesine neden olur ve bu nedenle psikolojik rahatlama (izin yaprak veya meditasyonla) gereklidir.
3-) Pankreas zafiyeti nedeniyle Pankreasın yeterince bikarbont (H CO3-) salğılayaması sonucu ortaya çıkan asidoza karşı karbonat hapı (sodyumhidrojenkarbonat = Na HCO3) alınır, fakat bu kalıcı bir tedavi metodu değildir. Mutlak suretle mide ve bağırsakaların regenerasyonu gerekir. Buda anacak ve ancak Gökçek İksiri ile mümkündür.
Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir’i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, fakat karpuz da tatlıdır ve bu da mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içer

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.